Alman Düşünce Kuruluşu Türkiye İçin İlk Kez "Otokrasi" Dedi

01 Mayıs 2020 - 00:52

 
Merkezi Almanya’da bulunan düşünce kuruluşu Bertelsmann Vakfı, iki yılda bir hazırladığı Dönüşüm Endeksi raporunda Türkiye’yi ilk kez “otokrasi" olarak niteledi. Raporda Türkiye’nin iç politikasının gittikçe dozu artan şekilde milliyetçi, İslamcı ve otoriter güçlerin etkisi altında kaldığı ve başkanlık sistemine geçişten bu yana uluslararası siyasette de radikal bir dönüşümden geçtiği savunuldu.
Raporun Türkiye’ye ilişkin kısmında, “Yeni sistemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Haziran 2018’de yeniden seçildi. Bu seçim, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923’ten bu yana yürürlükte olan parlamenter sistemi sona erdirdi. Yeni başkanlık sistemi, hesap verme zorunluluğu olmayan bir başkana çok geniş kapsamlı yetkiler veriyor ve demokratik sistemin temel unsurlarına zarar veriyor. Hukukun üstünlüğü erozyona uğramış, temel özgürlükler daha da kısıtlanmıştır. Bu durum ülkede halihazırda başlamış olan otokratikleşme sürecini hızlandırmıştır. 2016 Temmuz’undaki darbe girişiminin ardından yürürlüğe giren olağanüstü hal kaldırılmış olmasına rağmen, Türkiye gittikçe otoriter bir ülke haline gelmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Raporda, Türkiye’deki toplumsal kutuplaşmanın hız kesmeden devam ettiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çoğunlukçu bir demokrasi anlayışına gömülmüş kapsayıcı olmayan bir yönetişim modeli uyguladığı belirtildi.
 
“İçerdeki otokratikleşme süreci uluslararası ilişkileri de etkiliyor”
Türkiye’nin içerde yaşadığı otokratikleşme sürecinin uluslararası ilişkilerini de etkilediği, bu bağlamda Türkiye’nin hem AB hem de ABD ile ilişkilerinin hızlı bir şekilde kötüleştiği vurgulandı.
Suriye, İran ve Fethullah Gülen hareketine ilişkin terör tehdidi algısı, YPG gibi bazı önemli konularda birbiriyle örtüşmeyen çıkarlar ve yaklaşımlar sebebiyle, ABD ile ilişkilerin gergin olmaya devam ettiği belirtildi, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının batılı müttefikleri endişelendirdiği ve özellikle Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının da NATO içinde sorunlara yol açtığı vurgulandı.
 
“Kötüleşen ekonomik durum, otoriterleşme ve kutuplaşma”
Raporda, 2018’de döviz krizi yaşamaya başlayan Türkiye’nin, 2019 yılı Ocak ayı itibariyle üç ana sorunla karşı karşıya kaldığı belirtildi. Bu üç sorun, “kötüleşen ekonomik durum”, “gittikçe artan otoriterleşme” ve “toplumdaki derin kutuplaşma” olarak sıralandı.
Raporun “Stratejik Görünüm” bölümünde, 2018’deki başkanlık seçimleri ve parlamenter sistemin yerini başkanlık sisteminin almasıyla birlikte Türk siyasetinde yeni bir dönemin başladığının altı çizildi, yeni sistem için “fiili diktatörlük” ifadesi kullanıldı.
 
“Türkiye artık demokrasi olarak nitelendirilemez”
Raporda, “Bu fiili diktatörlüğün Türk demokrasisi ve dış politikasını etkileyen sonuçları var. Yeni rejim Türkiye’nin otoriter bir konuma sürüklenmesini hızlandırdı. Temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü, sivil özgürlükler erozyona uğradı. Türkiye artık bir demokrasi olarak nitelendirilemez. Muhalif seslere tanınan alanın daralması ve gittikçe baskıcı hale gelen hükümet politikaları, etnik, dini ve ideolojik eksende ayrışan Türk toplumunda daha derin bir kutuplaşmaya yol açtı” denildi.
Türkiye’de eskiden siyasi gerilimin temel olarak AKP hükümeti destekçileri ile Kemalist sistemin destekçileri ve elitler arasında olduğu ancak bugün ana fay hattının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ülkenin ihtiyaç duyduğu güçlü lider olarak gören AKP destekçileri ile daha kapsamlı bir liberalizm, sivil haklar ve sosyal adaleti savunan gruplar arasında çizilebileceğine dikkat çekildi.
Bu nedenle, hükümetin farklı gruplar arasındaki gerilimi hafifletmek amacıyla politika geliştirmesi ve çoğulcu bir toplum oluşturmak ve toplum içinde mutabakat kültürünü geliştirmek amacıyla adım atması gerektiği belirtildi.
 
“Bölgesel dinamikler Kürt siyasi hareketinin görünümünü değiştirdi”
Raporda, “Suriye savaşıyla değişen bölgesel dinamikler ve ‘Rojova’nın ortaya çıkması Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin görünümünü tamamen değiştirdi” denildi.
“Kürt hareketinin Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir Kürt bölgesi kurulmasına yönelik çabaları yoğunlaştırmasına yol açan bu durum, Türkiye’de Kürtlerle olası bir uzlaşı sürecinin yeniden başlatılmasını engelleyebilir" değerlendirmesi yapıldı.
 
"Türkiye'den beyin göçünün tersine çevrilmesi hükümetin öncelikleri arasında olmalı"
Türkiye’de siyasette öne çıkan bir başka konunun değişen sosyal doku olduğu vurgulandı.
Bu bağlamda yapılan değerlendirmede, “Hükümetin otoriterleşmesi karşısında, iyi eğitimli ve yetenekli Türkler göç etmeye başladı. Türkiye’den beyin göçünün tersine çevrilmesi ve kamuda liyakata dayanan atama, görevlendirme ve terfi sisteminin yeniden tesis edilmesi hükümetin en önemli öncelikleri arasında olmalıdır” ifadeleri yer aldı.
Raporu hazırlayan Bertelsmann Vakfı, merkezi Almanya'da bulunan ve 1977 yılında kurulmuş olan Bertelsmann Stiftung adlı bağımsız vakfın uluslararası ağının bir parçası.
Vakfın ABD'nin başkenti Washington'da bulunan merkezi transatlantik ilişkileri teşvik etmek ve güçlendirmek amacıyla 2008 yılında kuruldu. Vakıf araştırmalarıyla ABD ve Avrupa'yı etkileyen ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarla ilgili yayımladığı analizler ve çözüm önerileriyle biliniyor.