phishing
İSMAİL AKAR

İSMAİL AKAR

GÜNDEM

Hatçe Bacı Günlüğü

Hatçe Bacı Günlüğü

 

Sabah ezanı okunuyordu. ‘Ya bismillah’ diyerek yatağından kalktı Hatçe Bacı. Elini yüzünü yıkadı. Şöyle bir aynaya baktı. 15 yıl önce köyün en güzel kızı, elma yanaklı, beyaz yüzlü Hatçe’nin yerinde yeller esiyordu. Yüzü güneşten kararmıştı. O sırma saçlarına aklar düşmüştü. Elleri nasırlaşmış, boynu ve yüzünde kırışıklar başlamıştı.

‘Eh buna da şükür. Allah elden ayaktan düşürmesin’ dedi. Abdestini aldı. Sabah namazını kıldı. Hemen evinin altındaki ahıra indi. Üç inek, bir danası vardı. Onların altlarını temizledi. Su ve yemlerini verdi. İneklerin sütünü sağdı. Ocağa çorbayı koydu. Çocuklarını uyandırdı. Kocası Mustafa, hala horul horul uyuyordu.

 

YAPACAK İŞİ ÇOKTU

Çocuklarının karnını doyurdu. Giydirdi. Taşıma yapan minibüse eliyle teslim etti. Çocuklar ilçeye okumaya gitti.

İki göz evini süpürdü. Toz bezi ile etrafın tozunu aldı. Kısık sesle televizyonu açtı. Saçları boyalı yüzü makyajlı kadın, “Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm kadınlarımıza kutlu olsun” diyordu. Hafifçe tebessüm etti. İşine devam etmesi lazımdı; çünkü yapacak işi çoktu. Kocası uyanmıştı. Onunla kahvaltısını etti. Mustafa’dan tek bir ses çıkmadı. Mustafa sustu. Hatçe Bacı da sustu. Kocası yetişecek gibi çayından iki yudum daha alıp hızla kahvenin yolunu tuttu.

 

BUGÜN KADINLAR GÜNÜ HE’

Hatçe, tavukların olduğu kümese geçti. Orada temizlik yaptı.Yumurtaları topladı. Sonra bahçeye geçti. Sebze ve meyve topladı. Bahçedeki sebzeleri suladı. Ağaçlara su verdi. Topladığı fasulyeleri kırmaya başladı. Akşam yemeği hazırlığı şimdiden başlıyordu.

Sonra ahırın yanına biriktirdiği hayvan dışkılarından tezek yapmaya başladı. Onları duvara güneşin alnına yapıştırdı. Kış geçen sene çetin gelmişti. Şimdiden fazlaca tezek yapması lazımdı. Ardından tarla kenarından budanmış ağaçlar bahçeye günler öncesi gelmişti. Onları balta ile küçük küçük kesmeye başladı. Önce toz kalkmaması için avluyu hafif suladı.

Sonra çalı süpürgesi ile bahçeyi şöyle dip köşe süpürdü. Beli ağrımıştı. Doğruldu. Tepesinde gülen güneşe doğru baktı. ‘Bugün Kadınlar Günü He’ diye söylenmeye başladı. ‘Acaba benim Mıstıfa bu günü bilir mi ki. Aklına gelir de bana bir şey alır mı ki’ diye umutlanmaya da başladı aslında.

 

DENİZİN DİBİNDE HATÇEM DEMİRDEN EVLER

Çünkü On beş yıl önce evlenirken alınan esbab dışında yeni bi şey almamıştı kocası ona. Köye gelen seyyar satıcıdan yelek, entari vb alarak bugüne gelmişti Hatçe Bacı.

Aman boş ver diyerek söylenerek samanlığa doğru yöneldi. Bir kaç odun buldu. Kazanı çıkardı avluya yaktı ateşi. Üzerinde kazan içinde çamaşırlar fokur fokur kaynayan suyun içinde dans ediyordu edata. Çıkardı onları çamaşır taşında tokuşla bir güzel dövdü. Sonra deterjanla çitiledi. Güneşe astı sabun ve deterjan kokan çamaşırları.

Tekrar evine geçti. Kısık olan televizyonun sesini biraz daha açtı. Türkü çalıyordu televizyonda.. Bedia Akartürk söylüyordu: ‘Denizin dibinde Hatçem demirden evler. Ak gerdan üstünde aman çiftedir benler…’

 

MISTIFA DAHA BANA BİR FİSKE VURMADI

Hey gidi gençlik hey diye eskilere gitti.

Burma bıyıklı yağız delikanlı Mıstıfa, ilk kez köy düğününde görmüştü. Onu ilk gördüğünde ise yanmıştı. Hatçe bacı o günlerde çeşme ye su doldurmaya gittikçe kapıya çıkan Mustafa hemen bu türküyü söylerdi. O Mustafa’nın yerinde yeller esiyor şimdi. 60 kiloydu evlendiklerinde şimdi yata yata 100 kilo olmuştu. Sigaradan dişleri sapsarıydı. Üç dördü ise dökülmüştü.. ‘Şimdiden koca herif gibi oldu. Ah Mıstıfa ah. Hiç bakmadı’ kendine diyerek mırıldandı.

Türkü bitti. Şimdi ekmek yapma zamanıydı. Bir gün öncesinden mayaladığı hamuru dolaptan aldı. Teknede unu su ile karıştırdı. Başladı yoğurmaya. Hala gücü kuvveti yerindeydi. Foşk foşk diye ses geliyordu hamura iki eli yoğurmaya devam ettikçe. Hamur yoğurduktan sonra beklemeye aldı. Sonra esiran ile ekmeklik ve pidelik hamurları ayırdı. Tekneye doldurdu. Ablası Ayşe yi ünledi. Dört kulplu tekne ile fırının yolunu tuttular. Fırında hangi gız kime yangın. Hangi oğlan ekmeğini kazanmak için şehre gitti. Köy kadınları köyde yaşananları anlatıyordu. Bazen de hangi kadının kocasından hatta kaynanasından dayak yediği konuşuluyordu.S essizce dinledi. İçinden ‘Şükür ki benim Mıstıfa daha bana bir fiske vurmadı’ diye söylendi.

 

KADININ DEĞERİ Mİ VAR Kİ GÜNÜ OLSUN

Akşam olmuştu.

Sıcacık pide ve ekmekler ile evine döndü. Çocukları gelmişti okuldan. Mıstıfa da kahveden teşrif etmişti. Pişirdiği fasulyenin yanına bir çorba edip yer sofrasında karnını doyurdu.

Gün bitmişti.

Kulaklarında televizyondaki kadının sesi çınlıyordu: ‘Bugün Dünya Kadınlar Günü…’

‘Kadının değeri mi var ki günü olsun Allasen’ diye içindne konuşmaya başladı Hatçe Bacı.

(Bu yazı  30-40 yıl öncesi köyde yaşayan kadınlarımızın izlenmesi sonucu kaleme alındı)

Tüm kadınlarımızın günü kutlu ola.

Mutlu ve aydınlık yarınlara…

YORUMLAR

  • 0 Yorum