İnsanlar doğar, büyür ve ölürler. Bu evre içerisinde insanların unutamadıkları anıları vardır. Bu anılar aklınıza geldiğinde bazen tebessüm eder gülersiniz, bazen de dalar gider düşünürsünüz. Şekli ne olursa olsun o anılar sizi geçmişte bir yerlere alır götürür.. Bu anılar sizi zaman zaman mutlu da eder.. Bugün bir değişiklik olsun düşüncesiyle yaşadığım iki anıma ayırdım, umarım beğenirsiniz.
ÇÖREK OTU..?
Bizim yaş gurubumuz ve kuşaklarımız çok iyi bilirler; ilkokul, ortaokul, lise ve dengi okullarda bizim zamanımızda bitirme sınavları yapılırdı. Bu sınavlarda başarılı olanlara diplomaları verilirdi. İlk okul,orta okul ve lisede son sınıf derslerinden sınava girilirdi. Bizler ise Sağlık Kolej'inde dört yıl süreyle okuduğumuz 54 dersin tamamından bitirme sınavlarına girdik. Bu sınavlar sonucunda 50 kişilik sınıftan ancak 27 kişi mezun olabildik. Eğitim oldukça zordu. Çünkü birinci sınıfta okuduğunuz dersten 4 yıl sonra sınava giriyorsunuz. Veremezseniz sınıfta kalıyorsunuz. Benim burada esas aktarmak istediğim anım ilkokulla ilgili, daha doğru bir deyimle 56 yıl öncesi ile ilgili.
İlkokul bitirme sınavlarının tamamı sözlü olarak yapılırdı. Sandıklı'da Çetinkaya İlkokulunda okuyorum. Bitirme sınavları geldi çattı.. Sınava sınıf öğretmenim merhum Lütfiye Kumcu, Şaban İleri ve Başöğretmen Hasan Hoca giriyorlardı. Bu vesile ile kendilerinden çok şeyler öğrendiğim bu üç değerli hocama Allahtan rahmetler diliyor, kabirleri cennet olsun diyorum.
Değerli okurlarımız;
Annem ve babam memuriyetleri nedeniyle Sandıklı dışında idiler. Ben Sandıklı'da anneannem ile kalıyor ve okuyordum. 109 yaşında ölen anneannem çok dindar bir kadındı. Okulda aldığım dini bilgilerin çok daha fazlasını anneannemden alıyordum. Kabri cennet olsun. 1958 yılının Mayıs ayında bitirme sınavlarına girecektik ve heyecan had safhada idi. Aile bireylerimiz de bizimle birlikte aynı heyecanı paylaşıyorlardı.
ANNEANNEMDEN SINAV GEÇMEK İÇİN ÇÖREKOTU
Bu cümleden olmak üzere sınav sabahı anneannem beni yanına çağırdı ve ilkokul önlüğümün cebine okunmuş olduğunu söylediği bir avuç çörek otunu koydu. Ve bana sıkı sıkı tembih etti "Senin sınav sıran gelip sınıfa gireceğin zaman bu cebine koyduğum çörek otlarını kapının altından içeriye at ve sınıfa öyle gir" dedi. Sınav sıram gelip içeriye çağrıldığımda anneannemin dediğini aynen uygulayıp cebimdeki tüm çörek otunu sınav salonunun kapısının altından içeri attım. Daha sonra kapıyı çalıp sınav salonuna girdim, girmemle birlikte rahmetli hocalarımdan bir kahkaha patladı. Bir anda ne olduğunu anlayamadım ve şaşırdım. Gülmeler kesildikten sonra baş öğretmenimiz Hasan Hocam sordu, “Orhan, çörek otların okunmuş mu?”
OKULUN NEYİN GÜCÜYLE BİTİRDİM?
Gayet sakin ve safiyane bir şekilde cevapladım: “Evet öğretmenim!" Hocalarım tekrar gülmeye başladılar. O anda bastığım yer dikkatimi çekti her taraf simsiyah
çörek otu doluydu.. İşte hocalarımın gülme nedenini o zaman anladım, benden önce giren öğrencilerde benim gibi çörek otlarını kapının altından atmışlardı ve her taraf simsiyah çörek otuydu. Yıllar var ki aklıma geldikçe zaman zaman düşünürüm; ilkokulu o okunmuş çörek
otları nedeniyle mi yoksa bilgim nedeniyle mi bitirmiştim..? 60 yıla yaklaşan bu anım aklıma geldiğimde tebessüm ederim.
AĞIZ VE BURUN DELİKLERİNE SANKİ BETON ATILMIŞTI?
Ben ve benim gibi anestezide çalışan arkadaşlarımızın çalıştıkları veya çalıştığımız sürelerle ilgili öyle ilginç anılarımız vardır ki anlatmakla bitmez. Özellikle acil servis, cerrahi ve anestezide çalışan arkadaşlarımız acıyı, kederi ve zaman zaman da sevinci dolu dolu yaşamışlardır. Kurtarılan bir hayat çalışanlarımızı ne derece mutlu ediyor idiyse de, çalışıp çabalayıp kurtarılamayan bir hayat da arkadaşlarımızı üzmüş, kahretmiştir. Aynı şimdi anlatacağım anı gibi!
Sanıyorum 1972 veya 73 yılı idi… Sabaha yakın hastane şoförü eve gelerek beni kaldırdı ve
"Orhan Bey, büyük bir trafik kazası var, birçok ölü ve yaralı var hastaneden sizi istiyorlar" dedi. Süratle giyinip hastaneye gittik.. Daha kapıdan girer girmez felaketin boyutu belli oluyordu. Acilin önündeki koridor ölü ve yaralılarla doluydu. İlk etapta 14 ölü olduğu söylendi. Adeta can pazarı yaşanıyor sağlık personeli insanüstü hizmet veriyordu. Birkaç vaka ameliyata alınacağı için çağrılmıştım. Bu arada merak edip kazayı sordum .Çünkü ölenlerin ve yaralıların üzerleri bembeyaz çimento tozu ile kaplıydı..! Anlatılanlara göre Antalya'dan Ankara'ya gitmek üzere yola çıkan otobüs sabaha karşı Sandıklı kaplıcalarına dönülecek yolun tam karşısında çimento yüklü bir kamyonla çarpışmıştı. Çarpışmanın etkisi ile çimento torbaları patlamış, otobüs yolcuları bu çimento tozlarını solumuşlardı. Solunan bu çimentolar burundaki ve ağız boşluğundaki nem ile birleşerek insanların ağız ve burnunu beton atılmış hale getirmişti. Birçok insan çimentonun ağız boşluğu ve burnunda katılaşması sonucu boğularak ölmüşlerdi. Kısa bir süre içinde ölü sayısı 23’e çıktı. Solunan çimentolar akciğerleri de beton atılmış inşaata benzetmişti. Allah bir daha böyle bir kaza göstermesin, yaşatmasın..
YORUMLAR