phishing

“Yargı, kast sistemini andırıyordu”

AFYONKARAHİSAR BAROSU BAŞKANI TURGAY ŞAHİN: "Yargı, kast sistemini andırıyordu" Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, yüksek yargının bugüne kadar kapalı bir kast sistemini andırdığını savunarak, "Yargıtay ve Danıştay, ...

“Yargı, kast sistemini andırıyordu”

AFYONKARAHİSAR BAROSU BAŞKANI TURGAY ŞAHİN: "Yargı, kast sistemini andırıyordu" Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, yüksek yargının bugüne kadar kapalı bir kast sistemini andırdığını savunarak, "Yargıtay ve Danıştay, ...

“Yargı, kast sistemini andırıyordu”
03 Şubat 2011 - 02:00

AFYONKARAHİSAR BAROSU BAŞKANI TURGAY ŞAHİN:

“Yargı, kast sistemini andırıyordu”

Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, yüksek yargının bugüne kadar kapalı bir kast sistemini andırdığını savunarak, “Yargıtay ve Danıştay, HSYK üyelerini seçiyor, HSYK üyeleri Yargıtay ve Danıştay üyesi seçiyor. Böylece kapalı devre bir paslaşma üzerine kurulu, bir kast sistemi gibiydi. Şimdi seçim desteği ile seçilmiş üyelerin atanması ile bu sistem daha da tabana yayıldı” dedi.

Afyonkarahisar Baro Başkanı Şahin, ocak ayının ilk haftasında Yargıtay’ca yapılan tahliyelerle kamuoyunun ilgisinin yargı problemlerinin üzerine yoğunlaştığını, bu problemlerin aslında eskiden beri devam eden problemler olduğunu ifade etti. Şahin, bu tahliyelerin yargıda kilitlenmişliği, yargıda keşmekeşliği, büyük iş yükünü, bir anlamda ortaya koyması açısından bir dönüm noktası olduğunu dile getirdi.

“350 BİN CİVARINDA ZAMAN AŞIMLI DOSYA VAR”

Daha önce de yargı reformunun konuşulduğunu, bu vesile ile daha çok konuşulur olduğunu belirten Şahin, “Gerçekten de yerel adliyeler başta olmak üzere, yüksek yargıda haddinden fazla dosya olduğunu biliyoruz. Bugün Yargıtay’da yaklaşık 2 milyon civarında dosya beklemekte. 350 bin civarında zaman aşımlı bekleyen dosya olduğu söyleniyor ve her ay 15 bin civarında da bir dosyanın zaman aşımına uğradığı dile getiriliyor. Bu gerçekten çok feci bir durum. Ümitlerini devlete bağlamış, adli sisteme bağlamış,

yargıya bağlamış vatandaşlarımızın uğradığı hayal kırıklığı, bu vesile ile devletlerine, adalet sistemlerine olan güvenlerini kaybedişi, gerçekten bunun bir bedeli yok. Bu çok korkunç bir gerçek. Bu gerçekle yüzleşmemiz en son yaşanan tahliyelerle olmamalıydı ama acıdır, bunlar yaşanınca yargının problemleri gün yüzüne çıkmış oldu” dedi.

“DOSYA BAŞINA 3 DAKİKA DÜŞÜNÜLÜYOR”

Öteden beri, yargının problemleri için önerilen çözümlerin üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu bildiren Şahin, şöyle konuştu: “Aslında bu kadar gürültü koparılmasını da anlayabilmiş değiliz. Hemen herkes, yargıda iyileşme sağlanması için, yargı reformu için öncelikle hakim ve savcı sayısının artırılması gerektiğini söylüyor ve bu konuda hem fikirler. Öte yandan iş yükü altında ezilmiş Yargıtay’ı ve Danıştay’ı bu yükten kurtarmak için yeni dairelerin kurulması, mevcut dairelerin yeni hakim üyelerle takviye edilmesi gerektiği dile getiriliyor. Şu anda Yargıtay’ın 2 milyon civarında dosyayı eritebilmesi çok mümkün gözükmüyor. Şu

anda dosya başına 3 dakika gibi bir vaktin düştüğü hesaplanıyor. Elbette sağlıklı bir inceleme için bu yeterli değil. Bu gösteriyor ki Yargıtay’ın yeni üyelerle yeni dairelerle desteklenmesi ve tahkim edilmesi gerekiyor.”

“ŞU ANKİ MEVCUT YAPISI İLE HSYK’NIN MEŞRULUĞU TARTIŞILIYOR”

Şahin, aslında şu anda, 12 Eylül referandumundan sonra yapısı değiştirilen ve yeni üyelerle sayısı artırılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Yargıtay’a yeni üye atamasının tartışıldığını ifade etti. Şahin, bir anlamda da şu andaki mevcut yapısı ile HSYK’nın meşruluğunun tartışıldığını ileri sürerek, şu ifadelere yer verdi:

“Aslında yapılmak istenen bu. Bize göre dünkü HSYK ne kadar meşru ise bugünkü HSYK da o kadar meşrudur. Dünkü yapılan atamaları nasıl tartışma konusu yapamıyorsak, yapmamamız gerekiyorsa, bugünkü HSYK’nın yaptığı ve yapacağı atamaları da tartışma konusu yapmamız gerekiyor. Hukuk istikrarı için bu şart. Mevcut yapısı ile HSYK, yerel mahkemedeki hakimlerin ve savcıların kendi içlerinden seçtiği 10 kadar üye ile aslında temsil kabiliyetini geliştirmiş, genişletmiş, bu anlamda daha sağlıklı karar vermesini

umduğumuz bir yapı. Dün kapalı, sadece yüksek yargı içerisinde yapılan atamalarla temsil kabiliyeti tartışılan HSYK, bugün yerel mahkemelerden yapılan seçimlerle bu problemi aşmış gözüküyor. Mevcut HSYK’nın yapacağı atamaları tartışma konusu yapmak, bir anlamda yerel mahkemelerin yaptığı seçime bir saygısızlık olarak dikkat çekici. Bu anlamda bunu tasvip etmiyoruz. Şu andaki HSYK, atamalarla yargıyı güçlendirecekse yaptığı atamaların kendisi gibi meşru olduğunu kabul etmek gerekir.”

“GEÇMİŞTE BU SORUNUN ÇÖZÜMÜ TARTIŞILMIŞTI”

Bazı baro başkanlarının atamalara karşı çıktığının hatırlatılması üzerine, Şahin şöyle dedi: “Yargıtay başkanının önceki açıklamalarına bakmamız gerekiyor. Yargıtay Başkanı Hasan Gereçeker, 2007-2008 yıllarında yaptığı açıklamalarda istinaf mahkemelerinin gereksiz olduğunu, sorunun çözümü için Yargıtay’a yeni mahkemelerin açılmasının yeterli olduğunu savunuyordu. Üye sayısının artırılması gerektiğini savunuyordu. Aslında şu an yapılması gereken tam anlamıyla bu. Yeni daireler açılıyor Yargıtay’a ve

mevcut dairelerin sayısı artırılıyor. Geçmişte bu sorunun çözümü için yeni daireler ve fazladan üye atanması önerilirken, bugün, aksini savunmak tutarlı olmaz.”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamalarına katıldığını söyleyen Şahin, dün söylenilen sözlerin bugün ardında durulması gerektiğini vurguladı. Şahin, “Ben siyasi çekişmelerin dışında, meseleyi bir avukat, baro başkanı olarak şöyle görüyorum. Gerek yerel adliyelerde gerekse yüksek yargıda, hakim ve savcı sayısı eksik ve hızla artırılması gerekiyor, birincisi bu. İkincisi, Yargıtay’daki birikmiş dosyaların, hızla eritilmesi gerekiyor. Gördük, tahliyelerle kamuoyunda ciddi infial uyanıyor. Bu

tepkinin ortadan kalkması için Yargıtay’daki zaman aşımlarına, tahliyelere bir dur denmesi gerekiyor. Bu nedenle çözüm son derece açık” ifadelerine yer verdi.

“YÜKSEK YARGI KAPALI BİR KAST SİSTEMİNİ ANDIRIYORDU”

Şahin, “Yargıda ideolojik yapı söz konusu mu? Yapılan direnç ideolojik mi” sorusuna ise, şu cevabı verdi:”Bu çok spekülatif bir şey. Bugün yargıdan gelen eleştiriler, ideolojik olabileceği gibi sınıfsal kaygılarla da yapılmış olabilir. Çünkü, bugüne kadar yüksek yargı kapalı bir kast sistemini andırıyordu. İşte, Yargıtay ve Danıştay, HSYK üyelerini seçiyor, HSYK üyeleri Yargıtay ve Danıştay üyesi seçiyor. Böylece kapalı devre bir paslaşma üzerine kurulu, bir kast sistemi gibiydi. Şimdi seçim desteği ile seçilmiş üyelerin atanması ile bu sistem daha da tabana yayıldı. Tabandaki hakim ve savcıların temsil imkanı sağlandı. Dolayısıyla buna karşı bir direnç olduğu söylenebilir. Ancak tabii bunlar spekülatif. Böyledir demek de mümkün değil, aksini söylemek de mümkün değil. Şunu söylüyoruz, dünkü HSYK ne kadar meşru ise bugünkü HSYK o kadar meşrudur. Dünkü Yargıtay ne kadar adil ise yarın ki Yargıtay da o kadar adil olacaktır. Dolayısıyla şu ya da bu şekilde atanmış üyelerle Yargıtay’ın ele geçirildiğini, kuşatıldığını söylemek mümkün değil.” Bir kurumun kuşatıldığını kabul etmek için o kurumun önceden birilerinin kalesi olduğunu kabul etmek gerektiğini ileri süren Şahin, “Evet, Yargıtay ve HSYK önceden birilerinin kalesi ise o zaman bugün birleri ele geçiriyor demektir. Yok, dün birisinin ya da birilerinin kalesi değilse, bu kurumlar onların kuşatıldığından ya da birilerinin ele geçirdiğinden söz etmek de abes olacaktır” şeklinde konuştu.

YORUMLAR

  • 0 Yorum