Fiyat Artışlarının Gecikmesi Sektörü Krize Sokuyor
Erhan Adem, çiğ süt fiyatlarının enflasyon ve artan maliyetlere paralel olarak düzenlenmemesinin, süt üreticilerini ve tüm ülke ekonomisini olumsuz etkilediğini belirtti. Üreticilerin artan maliyetler karşısında ayakta kalma mücadelesi verdiğini ifade eden Adem, "Son aylarda üreticinin litre başına süt maliyeti 18 TL’yi bulmuşken, fiyat artışının Ocak 2025’e ertelenmesi üreticilerde endişe yaratıyor. Hayvanlarını kesime gönderen üreticiler, et ve süt krizinin kapıda olduğunu gösteriyor" dedi.
Çiğ Süt Fiyatları ve Üreticinin Durumu
Adem, Ulusal Süt Konseyi'nin üç ayda bir düzenlemesi gereken toplantıların geciktiğini, Kasım ayında yapılması gereken toplantının Aralık ayına ertelendiğini belirtti. Ayrıca, çiğ süt fiyatlarının yedi aydır artırılmamasının üreticiyi üretimden vazgeçirmeye zorladığını ifade etti. "Bu gecikmeler, üreticiyi sektörden uzaklaştırıyor. Uzun vadede bu durum, arz sıkıntısına ve fiyatların daha hızlı artmasına yol açacaktır" diyen Adem, Türkiye’nin tarım ve hayvancılık sektöründe dışa bağımlılığın arttığını ve bu durumun gıda güvenliği için tehlike oluşturduğunu vurguladı.
Süt Üreticilerinin Talepleri
Adem, süt üreticilerinin taleplerini de sıraladı. Üreticilerin, çiğ süt fiyatlarının her ay düzenlenmesi gerektiğini, süt destekleme primlerinin artırılması gerektiğini ve yem fiyatlarına müdahale edilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, hayvan kesimlerinin önüne geçebilmek için acil destek paketlerinin hazırlanması gerektiğini ifade etti.
Ulusal Süt Konseyi'nde Reform İhtiyacı
Ulusal Süt Konseyi’nin bağımsız bir yapıya kavuşturulması gerektiğini söyleyen Adem, "Konsey, üreticilerin ve bağımsız uzmanların ağırlıklı olduğu, şeffaf bir yapıya dönüştürülmelidir" dedi. Adem, süt üreticilerinin ayakta kalmasının sadece üreticilerin değil, tüm toplumun meselesi olduğunu belirterek, "Süt üreticisinin ayakta kalması, gıda güvenliğimizin ve milli ekonomimizin teminatıdır" ifadesini kullandı.
Erhan Adem’in açıklamaları, çiğ süt fiyatlarının artırılmaması ve üreticilerin zorlu mali koşullarda ayakta kalmaya çalışmasının, Türkiye’nin gıda güvenliği ve tarım sektörü açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.