GAZETECİDEN TENİSÇİ OLUR MU?
m.yeditepeden@mynet.com
Tenis is LİFE
14-15 yaşındaki gencin tişörtünde böyle yazıyordu..
Tercümesi, tenis hayattır..
Ne futbola ne voleybola ne de basketbola..
Çünkü tenis spor değil, yaşam biçimidir..
İşinizi, toplantınızı, akşam yemeklerinizi, uykunuzu hep ona göre ayarlarsınız..
Siz onu yönlendiremezsiniz o sizi yönlendirir..
Öncelik hep onundur..
Hadi biraz daha açık konuşalım..
Tenis aslında kadın gibidir..
Hep ilgi ister, şefkat ister, sevgi ister..
İlgisizliği hiç affetmez..
Aslında nankördür..
Sizin onu bıraktığınız gün onun da sizi bırakacağını bildiğiniz için kopamazsınız..
Korkarsınız..
Terk edilmeyi kabullenemezsiniz..
Zaten tenis tutkunları, kabullenemeyenlerdir..
Peki bu bir eş midir, sevgili midir, metres midir..
Aslında hepsidir çünkü o size tercih hakkı tanımaz..
Biliyorum..
Kiminiz bu sevgili, eş, metres ayrımına takılacak ama olsun..
Bu ayrı bir yazı konusu..
Anlatmak istediğimi, tenise gönül verenler çok iyi anlar..
Gönül işlerini bir kenara bırakalım, dönelim tenise..
Bir rakiple oynadığınız ama karşınızda rakip varken kendinizle mücadele ettiğiniz tek spor dalı tenistir..
Korttaki hareketleriniz, oyun biçiminiz, agrasif davranışlarınız aslında özel yaşamınızdan kesitlerdir..
Gidin herhangi bir kulübe iki amatör oyuncuyu bu gözle seyredin..
Onların karakterlerini hatta ne iş yaptıklarını bile tahmin edebilirsiniz..
Diyelim ki file önündesiniz rakibiniz bu köşeye sıkışmış, top yumuşak ve istediğinizi yapacak seviyede..
Ne yaparsınız?
O anda akıl mı öndedir yoksa hırs mı?
Yani topu filenin önüne mi bırakırsınız smaç mı vurursunuz?
O anda doğru olan nedir, rakibi sinirlendirecek, sizin duygularınıza gem vuracak olan nedir?
İşte verdiğiniz o karar, sizin karakterinizi ortaya çıkarır..
Bir başka ayrıntı..
Tenis sevgi istediği kadar disiplin de ister..
Bu yüzden en iyi amatör tenisçiler hep doktorlardır..
Öyle dahiliyeciler falan değil kardiyologlar, nörologlardır..
Yani kalple, beyinle uğraşanlardır..
Hele onlar cerrahsa yandınız demektir..
Onlar öyle bir disiplin içinde oynarlar ki, en ufak bir dalgınlığınızın karşılığında yenilgi kaçınılmazdır..
Çünkü küçücük bir top yaşamınızın o kesitini esir alır..
Beyninizle, yüreğinizle tüm organlarınızla o topa kitlenemezseniz tenis oynayamazsınız..
Yani maksimum konsantrasyon ister..
Peki gazeteciler tenisçi olur mu?
Olmaz..
Çünkü gazetecilerin yaşam biçimi ile tenis hiç uyuşmaz..
Çünkü gazeteciler de bu anlattıklarımın hiç biri yoktur..
Onlar ne disiplinlidirler ne sevgilileri vardır, ne metresleri, ne eşleri. Onların dini imanı haberdir.
Geçtiğimiz günlerde saygı değer arkadaşım Arzu hanım kendi sayfasında MİLLİYET gazetesi köşe yazarlarından Mehmet Tezkan'ın Tenis ile ilgili yukarı da okuduğunuz yazısını paylaşmış, bende bir tenisçi olarak yazıyı okudum kendisine katıldığım yanlar olmasına rağmen katılmadığım bir çok yönünü de var. Tenisi o kadar güzel anlatmış ki yazıyı okurken bile tenis oynuyordum. Araştırdığımda bu yazının 2002 ait olduğunu gördüm. O günden bu güne çok şeylerin geçtiğini hepimiz görebiliyoruz. Yine de kafama takılan bir kaç soru işaretini gidermesi için Mehmet Tezkan kardeşime soruyorum.
Disiplin sadece tenis sporu için mi geçerli ?
Tenis sporunda doktorlar dışında başka mesleklerden olan amatör sporculardan başarılı olanlar hiç mi yok ?
Bizler toplumu iyi yönde geliştirirken bu yazınızda sanki belirli kesimlerin tenis sporunda başarılı olacağının imasını vermeniz belki de tenise farklı mesleklerden başlayacak insanlarda isteksizlik uyandırmaz mı sizce ?
Gazeteci olarak da uzun yıllardan beri Tenis sporu ile uğraşıyorum bu benim aynı zamanda, sönmeyen güneş bitmeyen enerji sloganı ile yaşam biçimim diye bilirim. Benim gibi gazetecilik yaptığı halde gibi tenis oynayan amatör gazetecilere haksızlık değil mi ?
YORUMLAR