ÇOK ÖZEL BİBER..!
Yıllar önce idi, ülkemizin çok okunan gazetelerinden birisinde bir haber gözüme çarptı “İki adet dolmalık biber beş yüz gram geliyor” diye. Haber bana başlık olarak çok mantıksız geldi.. “İki adet biber yarım kilo olur mu ?” diye.. Ancak haberin içeriğini okuduğumda dondum kaldım. Çünkü haber doğru idi, iki adet orta boy dolmalık biber yarım kilo gelmişti ama nasıl ? Bakalım haberin içeriğine;
İstanbul’da bir kadın evinin ihtiyaçlarını almak için Pazar yerine gider. Epeyce bir şeyler almış filesini doldurmuştur. En son dolmalık biber alıp evine gidecektir. Bir manava uğrar ve eğilip biberleri seçmeye başlar. Ancak bir şey dikkatini çeker biberler alışılagelmişin dışında ağırcadırlar.! Kadıncağız hayatında ilk defa böylesine ağır dolmalık bibere rastlar. Ona göre dolmalık biberlerin içi boş olduğu için daha hafif olmalıdır.. Kadın, satıcı manava sorar:
- “Oğlum bu biberlerin garip bir ağırlığı var acaba neden.?”
Manav gayet sakin cevap verir:
- “Ablacım bu biberler senin bildiğin dolmalık biberlerden değil bunlar çok özel biberler olup aynı zamanda da etlidirler!”
Kadın, bu cevap üzerine içinden “alıp denemede fayda var” diye düşünür ve bir kilo alıp evine döner.. Ancak eve gelinceye kadar özel biberleri düşünür. Eve gelir gelmez hemen mutfağa geçip biberin bir tanesini keser.. O da ne? Kesilen biberin içinden beklemediği bir şekilde dışarıya su akar.. Şaşırır ve bir biber daha keser ve gördüklerine inanamaz o biberin içi de su doludur.. Manavdan aldığı bir kilo biber dört adettir.
KALAN BİBERLE DOĞRU BAKKALA
Bu dört biberin ikisini keserek içine bakan kadın, kalan iki biberi kaptığı gibi komşusu olan mahalle bakkalına gider. Kalan iki biberi tartarlar 1 kilogram civarındadır. Kadın bu iki biberi tekrar tarttırır biberler bu kez ikisi yüz yirmi gram gelirler. Kadın bunu bir türlü anlayamıyor nasıl böyle bir şey olabilir?
Fakat mahalle bakkalı çok uyanıktır ve olayı hemen anlıyor. Biberler daha ağır olsun diye birileri tarafından içler su ile doldurulmaktadır..!
Zaten öyle olduğu için de biberler ağır çekmektedirler. Bunun üzerine aldatılmayı, enayi yerine koyulmayı kabullenmeyen kadın polise başvurarak manavdan şikayetçi olur. Bunun üzerine emniyet görevlileri manavı karakola getirip ifadesine başvururlar. Tabii her zaman olduğu gibi manav suçlamaları reddeder. Ancak polis biraz sıkıştırınca adam gerçeği söyler:
- “Sattığım bütün biberlerin içine bir gün önce eşim ve çocuklarımla evimizde enjektör ile içlerine su doldurduk!”
Güler misiniz, ağlar mısınız! Şeytanın bile aklına gelmeyecek bir şeyi yapıyor manav.. Bu haltları vicdan ve merhameti olmayan, içini para hırsı bürümüş ahlaksız insanlar yapabilirler ancak..! Bu olay da öyle olmuştur… Hesabını nasıl verirler bilmiyorum.
GECE TARLADAN GELEN ÇATIRTI SESİ
Hastanede görevliyken, emekli olmadan önce ameliyathane personellerinin tarımsal sohbetlerine kulak misafiri olurdum. Zaten sohbetleri hayvancılık ve tarım üzerine olurdu. Mesela bir personelimizin anlattıkları hala aklımdadır. Personelimiz il merkezine çok yakın olan Beyyazı kasabasındandır. Resmi görevinden arta kalan zamanlarında ziraatçılıkla uğraşmaktadır. O yıl da salatalık ekmiştir ve salatalıklar neredeyse toplanacak boyuta gelmişlerdir. Hayvan haşarat tarlaya girer ve mahsule zarar verir endişesi ile personelimiz geceleri tarlada yatmaktadır. Daha ilk gece huzursuz ve tedirgin olur M. U… Nedeni ise geceleri tarladan sabaha kadar çıtırtı sesleri gelmektedir. . Meğer çıkan sesler salatalığın büyürken çıkardığı sesmiş. M.U. akşamdan ufak bir salatalığa işaret koyar ve sabahleyin baktığında şaşkınlaşır, çünkü o işaret koyduğu salatalık gece sabaha kadar hatırı sayılacak düzeyde büyümüş, uzamıştır..!
Buna benzer olayları sizlerde duymuşsunuzdur, ben de işittim; buzdolabına koyduğumuz mini mini salatalıklar birkaç gün içinde kendiliklerinden büyüyorlardı..!
DIŞI KIRMIZI İÇİ YEŞİL
Peki, nereden çıktı bu sebze meselesi diyebilirsiniz. Antalya’da rüzgar nedeniyle bazı seralar domates fideleri üzerine yıkılmış, birçok gök ve ermeyi bekleyen domates heba olmak üzereymiş ama üreticiler onca domatesi bir ufak müdahale ile kurtarmışlar. Nasıl mı? Bir ilaç varmış akşam sera naylonları altına güç bela giren insanlar bu ilacı “gök” olan domateslerin üzerine püskürtmüşler, ertesi gün sabahleyin de nar gibi üstü kızarmış ancak içi hala yemyeşil domatesleri Anadolu’ya sevk etmişler. Böylece “zarar” etmeden kurtulmuşlar. Hani yemyeşil gök muzlara “karpit” tatbik edip “altın sarısı” muz elde ettikleri gibi.
Ne diyelim bunları yapanları Allah ıslah etsin.
YORUMLAR