phishing
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

DEPREM VE AFYONKARAHİSAR

                DEPREM VE AFYONKARAHİSAR

 

 

Yetmiş yıllık yaşamımda beni etkileyen iki olay vardır. Olaylar aklıma geldiğinde çoğu kez yaşadıklarımızın yüce rabbimiz tarafından insanlık alemine bir mesaj olabileceğini düşünmüşümdür. Yazımda bahsedeceğim iki konunun birbirleri ile bağlantısı olmayıp,bir benzetme gayretinde de değilim. Sadece burada yazdığım iki konunun bende yarattığı algılamayı aktarmaya çalıştım.

POMPEİ’DE 200 BİN İNSAN TAŞ KESİLDİ

Beni etkileyen bu olaylardan ilki M.Ö ( Milattan Önce ) 79 yılında yani bundan 1929 yıl önce İtalya’da yaşanmış ve izleri günümüze kadar gelen Pompei olayıdır. Pompei şehri İtalya’da Napoli şehrinin hemen Kuzeyinde 200 bin nüfuslu zenginlerin oturduğu yemyeşil cennet gibi güzel bir şehirdir. Şehrin insanları son derece zengindirler. Kumar ve ahlaksızlık almış başını gitmektedir. Her sokak başında genelevler bulunmakta, seks ahlaksızlıkları tavan yapmıştır. Şehrin Belediye başkanının oğlu kız kardeşine aşık olmuş birlikte yaşamaktadırlar. İşte ahlaksızlıkların başını alıp gittiği bu şehrin hemen yanında bir yanardağ vardır. Bu yanardağ bir gece aniden patlayarak aktif hale geçer ve çıkardığı lav ve küller şehri örter. 200 bin insan üzerlerine gelen lavlar ile taş kesilirler ve şehir tamamen yok olur.

POMPEİ’YE GELEN İNSANLAR İBRET ALINACAK GÖRÜNTÜLERİ İZLEMEKTEDİRLER

1950’li yıllarda bir çiftçi ekim için tarlasını sürerken rastladığı taşlaşmış insan vücutlarını görüp ilgililere haber verince arkeologların devreye girmesi ile şehir ortaya çıkarılır. Sabırla yapılan kazılar sonucunda yanardağın patladığı geceki yaşam taşlaşmış bir şekilde günümüze taşınmıştır. Kazılarda çıkan insan figürleri yaşamlarının noktalandığı anda ne yapıyorlarsa o anı olduğu gibi gözümüzün önüne sermektedir. Mutfakta yemek yapan kadın, cinsel ilişkide olan insanlar, meyhanedeki kadehler vs. Dünyanın dört bir yanından Pompei’ye gelen insanlar şehri gezerek ibret alınacak görüntüleri izlemektedirler.

DEPREMLE YAŞAMAYA ALIŞMAK ZORUNDAYIZ

Beni etkisi altına alan ikinci konu ise depremlerdir. Yıllar var ki depremden dolayı hep tedirginlik yaşamışımdır. Herkesin bildiği gibi Afyonkarahisar da deprem kuşağı üzerindedir. Daha doğru bir deyimle ve jeologların ifadelerine göre şehir olarak fay hattı üzerindeyiz. Bu nedenle de depremle yaşamaya alışmak zorundayız. Tabi bunlar jeologların insanlarımıza tavsiyesi.

DİNAR 1 EKİM’DE YERLER BİR OLDU

1995 yılının Eylül ayındayız. Eylülün 20’sinden sonra Dinar ilçemizde 3.0 şiddetinde depremler olmaktadır. Dinar halkı korkudan evlerine girememekte sokakta gecelemektedirler. 28 Eylül 1995 günü dönemin Afyon Valisi Yahya Gür Dinar’a gelir ve insanlara “Korkacak bir şey yok; evlerinize girebilirsiniz” der. Bunun üzerine insanlar evlerine girerler. Ancak ilçe halkı huzursuzdur. Fakat bir yandan da “Vali Bey evlerinize girin dediğine göre korkulacak bir şey yok herhalde” diye düşünürler. Ancak düşündükleri gibi olmaz! Üç gün sonra 1 Ekim 1995 Pazar günü saat 17.57’de yerin altından gök gürültüsünü andıran bir ses gelir ve Dinar yerle bir olur. Dinar’ı Richter ölçeğine göre 6.0 şiddetindeki bir deprem yerle yeksan etmiştir.

DİNAR’DA DURUM TAM BİR FELAKETTİ

Evde oturuyordum ve depremi bizlerde şiddetli bir şekilde hissettik. Daha on dakika geçmeden telefon çaldı, arayan Devlet Hastanesi Baştabibi Op. Dr. Saffet Arıkan idi. “Orhan, hazırlan seni almaya geliyorum. Dinar yerle bir olmuş oraya gideceğiz” dedi. Geldi, beni aldı ve 1,5 saat sonra Dinar’da idik. Allah böyle bir felaketi bir daha yaşatmasın insanlarımıza. Gerçekten Dinar yerle bir olmuştu. Enkazların altından “bizi kurtarın” diye bağıran insanlar vardı. Bu arada önce çıvgın şeklinde bir yağmur, ardından sulu kar yağmaya başladı. Hava kararmıştı, elektrik ve su yoktu, hala enkazların altından yardım isteyenlerin feryatları geliyordu.

Orada yaşadığımız çaresizliğimizi hiç unutmadım. Bir tarafta yardım isteyenler, öte yanda hiçbir şey yapamamanın verdiği acziyet.

GERİDE KALANLAR O FELAKET GÜNÜNÜ HİÇ UNUTMADILAR

Jeologlar depremi üç türlü ifade : Tektonik depremler-volkanik depremler ve çökme depremleri. Dinar’da olan çökme depremiydi. 5-6 katlı binalar yerin dibine gitmiş, en üst kat görünüyordu. Bu görüntüde yüzlerce bina vardı. Hastanede de çok büyük hasar vardı, bahçeye koyulan karyola ve muayene masaları üzerinde hastalara müdahale ettik, yaralıların büyük bölümünü yakın olduğu için Isparta Hastanelerine gönderdik. Felaketin boyutunu ise ertesi gün sabah gördük. Dinar resmen yok olmuştu. Orada 5 gün görevli kaldım. Çok acı olaylara da bizzat tanık oldum. Dinar bugün yaralarını sarmış, modern bir şehir olarak karşımızdadır. Ancak geride kalanlar o felaket gününü hiç unutmadılar.

SULTANDAĞI DEPREMİ BÖLGEYİ SARSTI

Üç Şubat 2002. Yine bir Pazar günü. Sağlık kabinimde oturuyorum. Saat: 09.11’de Afyon şöyle bir sallandı. Sonradan öğrendiğimize göre bu sallanma Richter ölçeğine göre 6.3’tü. Ortalıkta bir panik ve depremin nerede olduğu merakı vardı. Saatler 11.26’yı gösterdiğinde 6.0 şiddetinde bir deprem daha oldu. Emekli olmuştum ve Hürses isimli bir gazete çıkarıyorduk. Arkadaşları çağırdım. Bu arada depremin Çay ilçemiz ile Sultandağı ilçemiz merkezli olduğunu öğrendim. İlk tespitlerime göre de can ve mal zayiatı vardı. Arkadaşları aldım, önce Çay ilçemize gittik. İlçe merkezinde görünen bir hasar yoktu, ancak Eber kasabasından ölü vatandaşlarımızın hastane morguna getirildiklerini öğrendik. Hastaneye gittiğimizde enkaz altından çıkarıldıkları ilk bakışta anlaşılan 15 civarında ceset gördük. Durmadık Eber gölü yanındaki Eber kasabasına gittik. Kerpiçten yapılı binaların çok olduğu Eber, adeta yerle bir olmuştu. İnsanlar sokaklarda idi ve çok az sayıda bina ayaktaydı.

EBER GÖLÜNÜN SUYU ISINMIŞTI

Oradan Sultandağı’na geçtik. Sultandağı’nda ve Yeşil Çiftlik’te eski binaların çoğu yıkılmıştı. Acı olan ise kamu binalarının hemen hemen tamamı yerle bir olmuştu. Burada da can ve mal zayiatı çok fazla idi. Sultandağı’nda yakın arkadaşlarımdan bazıları ile karşılaştım çok ilginç şeyler anlattılar. Anlatılanlara göre; bir gün önce Eber Gölüne balık avına gidenler göl suyunun sıcacık ve kırmızıya yakın bir görünümde olduğunu fark etmişler, fakat bir anlam verememişler. Daha sonra TV’lerde seyrettiğim bir programda göl suyunun ısınması ve renk değiştirmesinin depremin habercisi olduğunu öğrendim.

DEPREM KUŞAĞI ÜZERİNDEYİZ

Önceki gün yani 25 Eylül 2017 günü Afyonkarahisar saat : 21.46 civarında arka arkaya 2 defa sallandı. Oluşan bu deprem yerin 5 ila 7 kilometre altındaki faydaki oynamadan kaynaklandı ve Kandilli Rasathanesine göre 3.1, AFAD’a göre ise 3.3 şiddetinde oldu. Ancak Afyon insanında oldukça ciddi paniğe neden oldu.

Değerli okurlarımız. Afyon saydığım bu depremler dışında da çok depremle karşılaştı. Deprem kuşağı üzerinde olduğumuz bir gerçek. Geçirdiğimiz depremler bizlere akıl tokmağı oldu mu derseniz ben “hayır” derim. Çünkü geçmişi çok çabuk unutan bir toplumuz.

Rabbim böylesine felaket günlerini bizlere bir daha göstermesin.

YORUMLAR

  • 0 Yorum