DUAYEN SÜNNETÇİ..!
Hayatım boyunca “ben” kelimesini mecbur kalmadıkça kullanmamaya çalıştım. Hala da öyleyim. “Ben” kelimesi çok kullanıldığında bana göre egoizmin adeta tescil mührüdür. Ben yaptım, ben aldım, ben şöyleydim, ben böyleydim vs. gibi.. Kim bu kelimeyi fazla kullanıyorsa orada sosyal bir sıkıntı var demektir.
Geçtiğimiz hafta gelişen bazı olaylar nedeniyle cahil ve zavallı biri aklı sıra beni aşağılamaya çalışarak “Duayen sünnetçi” ifadesini kullanarak ben şunu yaptım, ben bunu yaptım gibi hezeyanlarda bulunmuş. Namık Kemal’in veciz bir sözü vardır: “Zihin fukara olunca, akıl ukala olurmuş…”
Bu akıl fukarası zavallının hezeyanlarını okuyunca güldüm. Şimdi kendimi anlatmaya kalksam çok fazla “ben” kelimesi kullanacağım. O zaman da bu cahilin durumuna düşeceğim. İyisi mi bu konuyu yine veciz bir sözle kapatayım:
Cahil insan her sözünde kendini aklar
Alim insan her sözünde kendini yoklar.
Son söz: Beni sadece Afyon değil yazdığım kitaplar nedeniyle tüm Türkiye tanır. Ayrıca senin o gitmeye çalıştığın yoldan ben 40 sene önce geldim, daha çok ufaksın ayakların yere basmıyor. Akıllı ol, önünde daha çok uzun yollar var, kendini yorma.
DOSTLAR BİR ARADAYDIK
Perşembe günü işyerimde otururken kapı yavaşça açıldı ve içeriye ‘Afyon Futbol Dünyasının’ fenomen ismi, yılların eskitemediği abim, kadim dostum Sn.Agah Bıyıkoğlu girdi. Sarmaş dolaş olduk. Oturduk ve hal hatır sormadan sonra sohbete daldık. Konumuz her zaman olduğu gibi futbol idi. Özellikle bir noktada birleştik: Spor insanlara yeni yeni dostluklar kazandırıyordu. Agah abi ile 40 yılı aşkın bir dostluğumuz var. Hiç bir zaman saygı çemberini aşmadık ve birbirimizi incitmedik. Sohbeti koyulaştırmıştık ki kapı yine açıldı ve içeriye Afyon futbolunun unutulmaz ve beyefendi isimlerinden Muhsin Can girdi. İçersi görülmeye değerdi. Sohbet koyulaştı ve eskilere dönmüştük ki kapı yine açıldı bu kez de içeriye eski futbolculardan Mehmet Serdaroğlu (namı değer Baradan) girdi. Muhteşem bir ortam oluştu. Hep eskilerden bahsediyorduk. Zaman zaman da yeni jenerasyonu konu ediyorduk. Bu arada finali yapmak bana düştü. Sohbet iyice koyulaşmıştı onlara belli etmeden İzmir’den 60’lı yılların yıldız futbolcuları İsmail ve Halil Akiş kardeşleri arayarak sohbete dahil ettim. Agah abi, Muhsin ve Mehmet abi Akiş kardeşlerle 40 yıldır görüşmüyorlarmış, onları görüştürdüm. O ortamı futbola gönül veren ve özelliklede bizim dönemimizi yaşıyanların görmesini çok isterdim. Bir gerçeği açık konuşmada yarar var: Bizim kuşaklarımızdan bir çok arkadaşımız rahmet rahmana kavuştu.. Bizler de ağır ağır o tarafa doğru gidiyoruz. Tabiri caiz ise ben ve benim kuşağım uzatmaları “eski tabirle inkitaları” oynuyoruz.
Rabbim her kuluna sağlıklı uzun bir ömür versin.
KİTAPTA SONA YAKLAŞTIM..
Değerli Kurtuluş okuyucuları;
Hiç boş zamanım yok diyebilirim. Şu anda 3 kitabı baskıya hazırlamakla meşgulüm. “Homongolos ve Su Perisi” ile “Şey Çok Afedersiniz Artık ““ isimli eserlerim hemen hemen baskıya girecek hale geldi. Yıllardır hayalini kurduğum ve Afyon spor alemine miras olarak bırakmayı düşündüğüm “Afyon’da Futbol Bizim Dünyamız” isimli eserimde de sona yaklaşıyorum. Geceleri evimde gündüz ise iş yerimde bu eseri bitirmek için insan üstü bir gayret sarf ediyorum. Diyebilirim ki günde en az 10 saatimi bu kitaba ayırdım. Ancak güvendiğim çok kişi ve kulüplerden yeterli manevi desteği alamadım. 1935-2000 yılları arasındaki Afyon futbolunu yansıtacak olan bu eserimin meydana gelmesinde kaynak çok önemli. Güvendiğim çok kişi ve kulüpler söz verdikleri halde sözlerini yerine getirip yardımcı olmadılar. Bu da kitabın gecikmesine neden oldu. Ancak şartlar ne olursa olsun Futbol Dünya’mızın hoşuna gidecek bir eser yaratıyorum. Hiç bir maddi menfaat gözetmeksizin gerçekleştirdiğim bu eserim benim arkamda çocuklarıma bırakacağım en büyük hazinedir.
YORUMLAR