ECZANE Mİ, AKTAR MI?
Değerli Kurtuluş okurları;
En az on kere yazmışımdır, bırakın beni birçok köşe yazarı arkadaşımızda aynı konuya parmak basmıştır. Ancak anlatacağım konuda hiçbir gelişme olmamıştır. Oysa konu insan sağlığını doğrudan ilgilendirmektedir. Peki, konu nedir? Konu Aromatik bitkilerle hasta tedavi ettiğini iddia eden aktarlardır. Peki, sadece aktarlar mı bitki ile tedavi öneriyorlar? Hayır, son zamanlarda bazı eczacılarda bu konuya el atıp sözde onlarda bitkilerle hasta tedavi ettiklerini dillendirmeye başladılar. ! Hâlbuki ise bizler yazılarımızda tıbbi tedavi dışında bir tedaviyi kabullenmeyin dedik. Değişen hiçbir şey olmadı. . Aktarlar biraz daha bitki satışını artırırlarken bazı eczanelerde bu akıma kapılarak bitkilerle bazı hastalıkları iyileştirdiklerini söyler oldular. Oysa Eczane’lerin hasta tedavi etmek gibi bir misyonları yok, onlar sadece doktor reçetelerini vermekle mükellefler.
İMAM BİLDİĞİNİ OKUDU
Tüm çırpınışlarımıza, ikazlarımıza rağmen değişen bir şey olmadı. İmam bildiğini okur derler ya… Aynen öyle oldu. Bitkiciler bu işe biraz daha fazla bu işi yaparlarken, bazı eczanelerde bu işe bulaştılar. Bazı eczaneler deyimini özellikle kullanıyorum, zira tüm eczaneleri konunun içindeymiş gibi göstermek vicdansızlık olur diye düşünüyorum. Ancak o “bazı” sözcüğünü kullandığım eczaneler işi daha da ileri götürerek kendilerine gelen reçeteleri şöyle bir süzdükten sonra hastaya “Sen bu ilaçları boş ver ben sana daha etkili üstelik hiç yan etkisi olmayan bitkisel ilaç vereyim” diyor. Çok zamanda başarılı oluyorlar.
Sanıyorum yazın falandı konu ile ilgili son yazımda Eczacılar odası başkanını uyarmış, konunun üzerine ciddiyetle gitmesini istemiştim. Ne ilgilenen oldu nede bir yaptırım uygulandı.
SAYIN ECZACILAR ODASI BAŞKANI ECZANELERİ BİR DOLAŞIN
Sayın Eczacılar Odası Başkanı; daha geçenlerde yerel bir TV’de eczacılık hizmetleri ile ilgili çok güzel şeyler söylediniz. Ancak söylemek ile söylenenleri eyleme geçirmek çok farklı şeyler. Şöyle Afyon’umuzu dolaşarak eczaneleri bir gözden geçirin yazdıklarımın doğru olduğunu siz de göreceksiniz. Bazı eczaneler o denli ileri gittiler ki şaşmamak elde değil. Vitrinlerine, eczanenin ön cephesine astıkları ışıklı reklamlarla cilt ve mide hastalıkları başta olmak üzere birçok rahatsızlığı bitkisel ilaçlarla tedavi ettiklerini belirtiyorlar. Özellikle obezitede çok iddialılar. Ancak burada gözden kaçan bir durum var eczacı tedavi eden değil, tedavi için doktorun yazdığı ilaçları veren kişidir. Öncelikle bunu bir ayırmak ve vurgulamak gerekir. Eczacı bir doktor değildir.
Sayın Eczacılar Odası Başkanı; sizi yakından tanırım, konunun takipçisi olacağınızdan eminim. Aslında bu işleri yapan eczaneleri siz benden daha iyi biliyorsunuz. O zaman lütfen gereğini yapın. İnsanların sağlığının tehlikeye atılmasını engelleyin. Sonuçta sizde bir eczacısınız.
BİR GECE YATACAKSIN…?
Değerli Kurtuluş Okurları;
Zaman zaman yaşanmış bazı olayları köşeme taşıyorum. Ancak incitmemek için isim kullanmamaya özen gösteriyorum. Bugünkü anlattığım olay gerçektir ve yakın zaman da olup, yaşanmıştır.
Afyon Devlet Hastanesinde uzun yıllar görev yapan ve Afyonlularca çok sevilen bir doktorumuzla ilgili anlatacaklarım.
Bahse konu olan doktorumuz yıllar önce iki defa bel fıtığından ameliyat olur. Ancak yıllar geçmesine rağmen belindeki ağrıları bir türlü geçmez. Artık ağrı kesici kullanmaktan dolayı gına gelmiştir. Emekli olmuştur ancak belindeki ağrılar ona hiç huzur vermemektedir. Kendi doktor olduğu halde sırf ağrılarından kurtulmak için gitmediği doktor kalmamıştır. Fakat ağrıları bir türlü geçmek bilmemektedir.
Doktorumuz bir müddet önce bir yerde arkadaşları ile sohbet ederken yine bu belindeki ağrı ile ilgili konu açılır. Herkes kendine göre bir şeyler anlatmaktadır. Ancak bunlardan birisi oldukça iddialı konuşmaktadır. Afyon merkezdeki özel bir hastanede görev yapan bir beyin ve sinir cerrahisi uzmanı olan bir doktorun, doktorumuzun ağrılarına çözüm getirebileceğini hararetli, hararetli anlatır. Neticede doktorumuzda bir insandır ve derdine derman aramaktadır. Kalkar o bahsedilen özel hastanedeki uzmana gider derdini anlatır. Kendisini tanıtır. Doktor biraz havalıdır; yıllarını insan sağlığına adayan ve üstelik gerçekten Afyon’da çok sevilen doktorumuza “Bu gece yatacaksın” der. Doktorumuz derhal kabul eder ve eve gidip zati eşyalarını getirir, beyin cerrahi servisine yatar. Binlerce hastayı yatırıp tedavi eden doktorumuz şimdi kendisi hastaneye yatmış tedavi olmayı beklemektedir.
170 TL ÖDEYECEKSİNİZ
Değerli okurlarımız, işte sorun doktorumuzun hastaneye yatması ile başlıyor. Doktorumuza kimse uğrayıp sen necisin demiyor. Gece oluyor gelen yok, giden yok. Beyin cerrahı hiç uğramıyor. Hemşireye soruyor; kızım beni buraya yatıran doktor ne geldi, ne de arayıp sordu, beni niye yatırdınız…? Hemşire hanım “Ben bilmem, doktor bey bilir” diyor. Sabah oluyor yine gelen yok, giden yok doktorumuz hemşireye giderek, “Kızım beni taburcu edin neden yatırıldım bilmiyorum” der.
Hemşire hanım yine, “Ben bilmiyorum doktor bey bilir. Ancak siz 170 TL ödeyeceksiniz, ancak öyle çıkabilirsiniz” diyor. Doktorumuz gülerek; al kızım 170 lirayı (eski para ile 170 milyon) sen yatırıver muhasebeye, beni iyi tedavi ettiniz doktor beye de selamlarımı söyle” deyip hastaneden ayrılıyor.
En az 30 yılını insanların sağlığı için harcayan bu değerli doktorumuz kendi sağlığı söz konusu olunca yüzüne bile bakılmıyor. Ne kadar acı değil mi?
Buradan o kendini çok iyi bilen Beyin Cerrahisi uzmanına sesleniyorum; Sen daha hayatta bile değilken hastalarına şifa dağıtan bu doktorumuza yaptığın hareketten dolayı birazcık olsun yüzün kızardı mı bari? Yazıklar olsun sen ve senin gibilere? Ya hastane yönetimine ne demeli? Birinci dereceden tedavi hakkı olan bir hekimden tahsil ettiğiniz 170 TL ile zenginleştiniz mi…? Ne parasıydı aldığınız…? Size de yazıklar olsun…!
YORUMLAR