EL İNSAF YAHU !
Nereden başlıyacağımı bilemiyorum sevgili sporseverler. Öyle enteresan şeyler oluyor ki şaşmamak elde değil. Keyfimizi kaçıracak bir konu mutlaka gündeme düşüyor. İşte bu hafta da gündemimize Afjet Afyon Spor’un Sn.Başkanı Ai Rıza Gürakar’ın Sarıyer maçı sonrası verdiği beyanat düştü. Çok mutlu olduğumuz Sarıyer galibiyeti sonrası Sn.Başkan Kulübün içinde bulunduğu durumu anlatıyor,en az yüz iş adamından destek bekliyor ve devam ediyor ; “ eskiden gelen bir güvensizlik nedeniyle iş adamlarımız duyarsız davranıyorlar “ diyor. Eskiden gelen güvensizlik ? Başkanın beyanatını birkaç kez okudum. Afyonspor’larda en fazla görev yapan ve hayatta olan yöneticilerden birisiyim. Bu cümle beni gerçekten çok incitti.Şimdi birileri diyeceklerki “ yağırı olan gocunur,sen neden alınıyorsun ? “
Değerli okurlarımız alınmamak mümkün değil.Sn Başkan “ falan yöneticiler şunu yaptı bu nedenle bir güvensizlik oluşmuş “ deseydi konu farklı algılanırdı. Ancak başkan “eskiden gelen bir güvensizlik “ diyerek 1967 den bu yana görev yapan tüm yöneticileri töhmet altında bırakmıştır. Kim,hangi yönetici ne gibi bir suiistimal yapmışta iş adamlarımız “ güvensizlik “ duyupta Afyon Spor’a duyarsız kalmışlardır ? Buna açıklık getirmen gerek. Ancak gözlemlerime göre 1967 de başlıyan ve çeşitli aralıklarla faaliyetleri sekteye uğrayarak günümüze kadar gelen Afyon Spor’un tarihçesi konusunda yeterince bilgiye sahip değilsiniz.Zaten yeterli bilgiye sahip olsaydınız bu talihsiz beyanatı vermezdiniz. O zaman kabaca şöyle bir bakalım Afyon Spor’un tarihine ;
1967 Afyon Spor’u 1974 yılına kadar Türkiye Profesyonel liglerinde mücadele vermiş,o yılların iş adamlarının elleri ceplerinden çıkmamıştır. Tüm iyi niyetlerine rağmen takım borç batağına sürüklenmiş,ayrıca Amatör kümeye düşmüştür. Kalan borçlar sigorta primleri ve vergilerdir. Yani borç devletedir. Bu borçları son kuruşuna kadar son Başkan merhum cennet mekan Op.Dr.Kamil Özgür cebinden ödedi. O yıllarda rahmetli Özgür ile birlikte çalışıyorduk ve ben olayları bugünkü gibi hatırlıyorum. Merhum Kamil Özgür onur ve gururunu ayaklar altına almama adına tüm kazanımlarını borçların ödenmesine harcadı. Sonucunda da yaşadığı onca olumsuzluklar ve yaşadığı sitres onu mide kanseri rahatsızlığı ile aramızdan aldı. Rahmetli ne kimseye boyun eğdi,nede eyvallah etti. Kimseden de borçları ödemek için bir beklenti içine girmedi. Mekanı cennet olsun.Bunun neresinde iş adamlarına yansıyan bir güvensizlik vardır ?
80 li yılların başında benimde içinde bulunduğum 7 arkadaş Yeni Afyon Spor’u kurduk.Beş kuruş paramız yoktu. Rahmetli Av.Turan İmre şehirler arası garajın Tuvaletlerini Afyon Spor’a verdi.Gerek oradan gelen paralar,gerekse cebimizden verdiğimiz ve hiçbir şekilde geri alma gibi bir talebimiz olmayan paralarla o yıl Afyon Spor’u şampiyon yapıp Türkiye ikinci ligine çıkardık. Şu anda o dönemde Afyon Spor için işinden olan bir arkadaşımız felçli olarak yatmaktadır. Bu mudur yöneticilerin yarattığı güvensizlik ?
Daha sonra bu takımı Sn.Kemal Horzum devraldı. Eskiden olan borçları kapattığı gibi Türkiye’nin en güçlü kadrosunu kurdu. Tüm harcamaları cebinden yaptı. O’nun dönemindeki yapılan harcamalara bire bir tanığım. O dönemde gerek Sn.Kemal Horzum’un,gerekse İrfan Biçici’nin harcadığı paralar bugün Tirilyonlarla ifade edilir. Bu iki değerli yöneticimizde harcadıkları o korkunç paralar için bir defa olsun paralarını geri alma talebinde bulunmadılar. Güvensizlik bunun neresinde ?
Konu açılmışken burada 90 lı yıllarda yaşanan bir olayı anlatmadan geçemiyeceğim. Bu anlatacağım olay bırakın Afyon Futbol Tarihindeki yerini , Türk Futbolunda unutulmayacak bir olaydır. Burada isimlere girmek istemiyorum Ancak olayın kahramanının adını vereceğim o da yeter sanırım. Sezon bitmiştir ve Afyon Spor olağan üstü Genel Kurula gitmiştir. Takım burnuna kadar borçludur. Takımın hem futbolculara,hemde devlete borçludur. Kongre günü gelir çatar,ancak yönetime kimse talip değildir. Aday çıkmaz ise kulüp kapatılacaktır. İşte son anda yaşananlar yukarda da yazdığım gibi Türk Futbol tarihine altın harflerle yazılacak düzeydedir. Yönetime talip çıkmayınca kulübün kapatılmasını önlemek için Taraftarlar derneği Başkanı sevgili İbrahim Ürber yönetime talip olurlar ve seçilirler.Türkiye’de ilk defa bir taraftar grubu desteklediği takıma yönetici olmuşlardır. Ürber ve arkadaşları ne sponsorları vardır,nede gelirleri buna rağmen takımı kümede tutacak transferleri yaparlar ve biriken vergi ve sgk primlerini yatırırlar. Esas kahramanlar İbrahim Ürber ve arkadaşlarıdır. Yukarda da değindiğim gibi ne sponsorları nede maç hasılatı dışında gelirleri vardır. Sadece azim ve inançları vardır. Onlarda tüm olumsuz koşullara rağmen o sezon takımı götürebildikleri yere kadar götürdüler.Kimseden beş kuruş yardım almadılar.Bunun neresinde vardır güvensizlik ? Bu gruba hep saygı duydum,sağolsunlar.
Daha sonra başta Sn.Salim Pancar olmak üzere birçok Başkan geldi geçti Afyon Spor’dan. Hepside elinden gelenin en iyisini yapmanın gayretinde oldular.Ceplerinden harcadılar,geri almadılar,sponsorlarıda yoktu.
Sayın Başkan şimdi buradan size sesleniyorum ; lütfen iş adamlarını Afyon Spor’dan soğutan ve onlara güvensizlik ve duyarsızlık yaşatan yöneticileri isimleri ile açıklayın. Açıklayın ki geçmişte görev yapmış bir çok yönetici töhmet altında kalmasın. Ayrıca merakıma giden bir şeyi sormadan geçemiyeceğim Sn.Gürakar ; iş adamı olarak zaten siz Afyon Spor’u düzlüğe çıkarmak adına Afyon’un sayılı iş adamları ile göreve gelmedinizmi ? Şimdi neden başka iş adamlarından duyarlılık bekliyorsunuz ? Kulübün durumu çokmu kötü ? Lütfen bu konuların tamamı için Sporseverleri doyuracak bi açıklamada bulunun. Özelliklede iş adamlarımızı duyarsız hale getiren ve güvensizlik yaratan yöneticiler kimlerdir açıklayın.Tekrar ediyorum geçmişten günümüze bütün yöneticileri töhmet altında bırakmayın.
ŞAŞKIN HAKEM !
Söz Sn.Horzum ve Afyon Spor’dan açıldı madem yaşanmış ve birebir içinde olduğum bir anıyıda siz okurlarımızla paylaşmak istedim; Afyon Spor şampiyonluğa oynuyor,çok geniş bir kadromuz var ve tüm futbolcular ülke çapında birer şöhret. Lige ağırlık verdik ancak takım Türkiye Kupasında da ilerliyor. Hafta sonu içerde çok önemli bir maçımız var,bu arada Çarşamba günüde Konya’da Konya Spor ile kupa maçı oynıyacağız. Tek maçlık bir oyun.Konya’ya rahmetli İhsan Tungut ile ( o zaman kulüp müdürümüzdü ) 2.nci takımı gönderdik.Birde “ laf olsun diye “ 100.000 er lira galibiyet primi koyduk. Takımın Konya’da yenilip eleneceğini düşünüyorduk.Maça bile takımı aynı gün sabah gitti.Kupadan elenelim bütün ağırlığı lig şampiyonluğuna verelim istiyorduk. Fakat akşam saatlerinde İhsan abi telefon ederek “ Konya Spor’u sahasında 2-0 yendik ve eledik “ demesinmi ? Hiç aklımızdan hayalimizden geçmiyen bir olay gerçekleşmiş takım bir üst tura çıkmıştı. Yedek takım olanları onur meselesi yapıp Konya Spor’u kupada saf dışı bırakmıştı. Bu yazıma konu olan olay bundan sonraki maçta yaşananlardır.
Konya’yı eledikten sonra bir sonraki turda rakibimiz İzmir’in köklü kulübü Karşıyaka idi.İki ayaklı olan bu serinin ilk maçını Afyon’da oynadık ve yedek kadro ile çıktığımız bu maç 2-2 bitti.Bir hafta sonra rövanş için İzmir’de idik ve maç olimpiyat stadında idi. Orada da yedek kadro ile çıktık maça. Çünkü kupa bize angarya gibi geliyordu.Stad zemini çimleri çok yüksek ve biçilmemişti,futbolcuların ayakları bileklerine kadar çime gömülüyordu. Bu durum futbolcuları anormal yoruyordu. Maçın hakemi ise o yılların popüler hakemlerinden Nihat Gülşen’di. Kadromuz yedek oyunculardan kurulu olsada takım maça asılıyor ve kıran kırana çok sert bir maç oynanıyordu. Kartlar havada uçuşuyor,maç çok sık duruyor futbolcular birbirine giriyordu.Hakem resmen maçın kontrolunu elinden kaçırmıştı. Bizim M.Ali’ye tam 3 kez sarı kart gösterdi ancak oyundan atmadı. Çünkü alkollüydü ve çıkardığı sarı kartları not almamıştı. Olayları yatıştırmak için sahaya girmiştim bu arada da hakem çimlerin arasına düdüğünü düşürmüştü,hep birlikte arayıp bulduk. Neticede biz mağlup olup kupadan elendik. Ertesi gün Tercüman gazetesinde maçın hakeminin yarım sahifelik bir resmi vardı ve altında şöyle yazıyordu; Şaşkın Hakem düdüğünü kaybetti. Tabi yarım sayfalık bu haberi yaptıranda Kemal Horzum’du,çünkü Tercüman’ın sahibi Kemal Ilıcak ile çok iyi dosttular. Hatta Kemal Ilıcak ve Samim Şenyüz Kemal beye Almanya’da Karlsruhede oynayan bir futbolcuyu önermişlerdi ve Sn.Horzum’un isteği üzerine bu transferi ben gerçeleştirmiştim. Yüksel ismindeki bu delikanlıyı Afyon Spor’a kazandırmıştık.Daha sonra bu futbolcu psikolojik sorunlar yaşadı ve Almanya’ya ailesinin yanına geri gönderdik.
KOLTUKLARDA UYUDUK
2.NCİ Afyon Spor dönemi olan 80 li yıllarda sayısız anılarımız vardır. Yozgat deplasmanına freni patlak otobüsle giden taraftarlar,yine sabahın saat 05.00 inde Snop kalesine mor – sar- beyazlı bayrağı çeken taraftarlar hiç unutulurmu ? Beş kuruş parasız pulsuz başladığımız ligi acı ve tatlı anılarla süsleyerek şampiyon bitirdik. Parasızdık ama arkamızda anormal bir taraftar desteği vardı. Deplasmanda bile kendimizi Afyon’da zannederdik.O denli çok taraftar gelirdi arkamızdan. O sezon Afyon merkezin dışında başta Sandıklı olmak üzere tüm ilçelerden müthiş taraftar desteği aldık. Düşünebiliyormusunuz ? Afyon’daki maçlarda stad kapılarını 4 saat önce kapatıyorduk. İçeri seyirci alamıyorduk.Stad erkenden doluyordu.İşte unutamadığım anılardan birisi :
Öncelikle şunu belirtmeliyim ; deplasmana gittiğimizde kafile başkanı hariç diğer yöneticiler masraflarını kendileri karşılıyorlardı ve yönetimimizin bu yönde aldığı bir karar vardı.Bu kararı da sezon boyu hiç aksatmadan uyguladık.
Yine bir deplasmandayız.Rakibimiz Çankırı Spor.O tarihlerde Çankırı’ya girişte bir otel var. Oteldeki yatak sayısı 17 ! Otel yöneticileri eklemeyle,saplamayla yatak sayısını 18,e çıkardılar.Fakat bu yatak sayısı bize yetmiyordu.Çünkü takım dışında tüm yönetim de oradaydık ve sayımız 30 du. Yataklara sporcuları yerleştirdik ve onların dışındaki bizler 12 kişi lobide koltukların üzerinde sözde uyuduk.Şampiyonluk yolunda her türlü olumsuzluklara da boyun eğdik Rabbime şükürler olsun o sezonu şampiyonluk ile bitirdik.
NEDEN YOK ?
1985 Yılıydı Sn Kemal Horzum Afyon Spor Başkanı ben ise Genel Kaptandım. Devlet hastanesinde o yıllarda bir Yoğun Bakım yoktu. Sayın Horzum’a bir yemekte Devlet Hastanesi Baştabibi Dr.İbrahim Özsoy ile konuyu açtık.Horzum bana dönerek “ Orhan’cığım konu ile ilgili yapılması gerekenleri yapalım “ dedi. Bu arada ben kendisine “ Afyon Devlet Hastanesinin yayın organı olarak birde dergi çıkaralım diye düşünüyoruz yardımcı olurmusun ? “ diye sordum. Horzum bana Tercüman Gazetesinden bir isim vererek onunla temasa geçmemi ve dergi içinde onunla bu işi yapmamızı söyledi.
Değerli okurlarımız 80.li yıllarda kapak resmini gördüğünüz Afyon’da Tıp isimli dergiyi çıkardık. Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Samim Şenyüz ve Kemal Ilıcak Sn.Horzum’un çok yakın arkadaşı idiler ve her türlü desteği verdiler. Hatta bugün Devlet Hastanesi’nin kullandığı amblemi benim ricam üzerine Tercüman Gazetesi grafikerlerine Sn. Samim Şenyüz çizdirivermişti.Biz dökümanları verdik onlar Dergiyi bastırıverdiler. Aradan neredeyse 30 yıla yakın bir süre geçti,Afyon Devlet Hastanesi’nin kendi adına yayınladığı bir dergisi ve yayın organı yok. 2000 civarında çalışanı olan bir Hastanenin bir yayınının olmayışı onların ayıbıdır diye düşünüyorum. Üç güne bir yerel basında boy boy ameliyatlarla ilgili resimler çıkıyor ve altında “ Afyon’da ilk “ ibaresi yazılıyor. Ne güzel işte madem yapılanlar Afyon’da ilk neden bu üstün başarılar kendi derginizde yayınlanmasın ? Siz konuyu yine eskisi gibi yerel basınla paylaşın,ancak birde kendi yayın organınız olsun ve tüm ülkedeki sağlık kuruluşlarına dağıtılsın,yapılanlar arşive girsin. Onlarda bilsinler Afyon’da ilk olarak yapılan literatürlük vakaları.İnanın şu anda Devlet Hastanesini yönetenler Baştabip olmak için verdikleri uğraşın dörtte birini bu konuya ayırsınlar muhteşem bir dergi çıkarırlar.
Horzum’un katkısı sadece dergi ile sınırlı kalmadı,eski Baştabiplik ve yemekhanenin olduğu bölüme Kardiyoloji yoğun bakım ünitesi yapıldı ve tüm ekipmanları Horzum tarafından temin edildi. Ünite dönemin Sağlık Bakanı merhum Mehmet Aydın tarafından hizmete açıldı. Bu yapılanlar ise gerçekten Afyon’da ilkti. Horzum bu ünitenin yapımında hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı.Hatta o yapılanların basına bile yansımasını istememişti. Reklamı sevmezdi. Ancak açılışı Sağlık Bakanı yaptığı için Basına yansımasını engelliyemedi. Allah razı olsun ondan.Kurduğu Ünite yıllarca Afyon’a ve insanlığa hizmet verdi. Kendisini yıllardır tanırım ve hala sık görüşürüz Sn.Horzum gerek Afyo Spor için,gerekse Afyon Devlet Hastanesine yaptıklarını hiçbir zaman konu etmemiştir. En yakınlarından birisi olduğum için bilirim fakir fukarayada çok yardımları olmuş ve bunu hep gizli tutmuştur,gizli kalmasını istemiştir.Yardım ettiği yerlere hiçbir zaman yanına basın mensuplarınıda alarak gitmemiştir. Yardım işlerini hep elemanları yapmış,birilerini incitmekten hep çekinmiştir.
Konu nereden nereye geldi sevgili okurlarımız. Ama bu yazdıklarım aynen oldu ve biz bunları yaşadık,sizlerlede paylaşalım istedik.
ORGAN NAKLİ HAFTASI
Üst düzey bir duyarlılık sağlayamadığımız için Organ naklinde de sınıfta kaldık diyebilirim. Duyarlılıktan kastım organlarını sağlığında bağışlıyan kimselerin aileleri genellikle o öldükten sonra nakile onay vermiyorlar. Bu sağlığında organlarını bağışlıyanlarla aile bireylerinin ,hısım ve akrabaların aynı duyguyu taşımamaları anlamını taşıyor. Aslında sanki bir yerlerde bazı yanlışlar yapılıyor zannedersem. Yoksa organlarını bağışlıyan bireylerin akrabaları eşi ve evlatları mutlaka bu durumdan haberlidirler. Bu durumda da bireyin ölümü sonrası aile efradının nakile ve bu kutsal uygulamaya karşı çıkmamaları gerekir.Hatta desteklemeleri gerekir.
Ülkemizde 3-9 Kasım günleri Organ ve Doku bağışı haftasıdır.Bu hafta her yıl Afyon Devlet Hastanesinde de kutlanmaktadır. Slogan ise “ her organ yeni bir hayattır “ şeklindedir. Etkinliklerde genellikle bir organ naklinin 8 kişiye hayat vereceği gerçeği vurgulanır. Bu anlamda da şehrimizde de Afyon Devlet Hastanesinde Sn.Sağlık Müdürünün katılımları ile Organ ve Doku bağışı anma töreni yapılmıştır. Anma töreni Organ nakli koordinatörü ve bu konuda söz sahibi olan Battal Mertgenç tarafından organize edilmiştir.Mertgenç bu konuda uzman olup yıllardır cansiperane şekilde çalışmaktadır. Konu ile ilgili olarakta sık sık çalıştaylara,bilimsel konferanslara katılmakta Afyon’umuzu temsil etmektedir. Bende organ naklinde bulunalım diyorum
İŞİN CILKI ÇIKTI
Cumartesi gün bir arkadaşım geldi. Elinde bir torba ve içersinde çok miktarda bitkisel ilaç kutuları vardı. Kendisi Parkinson hastasıdır. Geçtiğimiz yıl Akü Tıp Fakültesi Hastanesine gönderdim ve tedavisine başlanmıştı. Ancak bir müddet sonra tedaviye devam etmediğini farkettim. Nedenini sorduğumda bitkisel ilaçlarla tedavi olduğunu ve rahatsızlığının neredeyse geçmek üzere olduğunu söyledi. Aslında yalan söylüyordu ve bende hastalığının ilerlediğinin farkındaydım. Zaten fiziksel görünümü herşeyi anlatıyordu,arkadaşım iyi değildi. Elindeki kutuları inceledim hepsininde üzerinde “ İlaç değil gıda takviyesidir “ yazıyordu.
Değerli okurlarımız gıda takviyesi adı altında sattıkları süslü püslü kutular içindeki bitki tabletleri ile her türlü hastalıkları tedavi ettiklerini söyliyen bu şarlatanlara maalesef kimse bir şey yapmıyor. Şarlatan diyorum,çünkü kullanabileceğim daha ağır bir deyim bilmiyorum. Anlamakta zorlanıyorum ; Amerika’nın bile tedavi edemediği,çaresiz kaldığı Alzeymır,Parkinson gibi hastalıkları bu şarlatanlar iyileştirdiklerini söylüyorlar. Ve de verdikleri sözde ilaçlar için akıl almayacak paralar alıyorlar. Verdikleri bitkisel preparatların kutularının üzerindeki “ gıda takviyesidir “ yazısı bile insanlarımızı uyandırmıyor,bu pisliklere etek dolusu para veriyorlar. Onca ücret ödediklerine göre keşke şifa bulabilseler,ancak bu mümkün değil. Siz siz olun Tıp Doktorundan şaşmayın.Bu şarlatanlara inanmayın. Bunları kontrol eden de yok,ne olacak bilmiyorum.İşin resmen cılkı çıktı !
YORUMLAR