HACAMAT NEDİR ?
Sanıyorum 1978 yılı Ağustos ayı filandı. Kızılcahamam Devlet Hastanesine 1 aylığına geçici olarak görevlendirildim. O yıllarda yeterli anestezi teknisyeni olmadığı için ihtiyaç olan yerlere bizleri birer aylık sürelerle Bakanlık geçici görevle gönderirdi. O yılda bana Kızılcahamam çıktı. Emre icabet ederek görev yerine gittim. Hastane, Kızılcahamam’ın girişinde bir tepenin tam da üzerine bir şahıs tarafından yaptırılmıştı. Hastaneyi yaptıran hayırsever iş adamı hala hastanenin her türlü ihtiyacına maddi manevi destek sağlıyordu. Hastanede tek doktor vardı o da genel cerrahi uzmanı idi. Zaten onun talebi ve isteği üzere oraya görevli olarak gönderilmiştim. Neticede Kızılcahamam’a giderek göreve başladım. Tabii personelle de her gün birlikte oluyorduk. Hepsi de iyi ve saygılı insanlardı. Beni de çok sevdiler ve bana yabancılık çektirmediler.
HER YER KAN REVAN İÇİNDE KALMIŞTI
Bir gün personellerden Fehmi, akşam üzeri bir hastaya ‘hacamat’ yapacağını ve bu konuda ‘uzman’ olduğunu söyledi. Hacamat konusunda çok şeyler duymuştum ancak ‘hacamat’ yapılırken hiç görmemiştim. Merakımı gidermek için elime geçen fırsatı kaçırmadım ve Fehmi’ye mahsuru yoksa beni de yanında götürmesini söyledim. Fehmi, bu istemimi geri çevirmedi, “Gelebilirsin” dedi. İki vaka yapacaktı Fehmi. İlki ‘hacamat’ ikincisi ise bir hastaya saç ekilecekti. Saç ekme olayını da ilk kez duyuyordum ve ‘bunlar nasıl oluyor ki’ diye meraktan çatlıyordum. Bir taksiye atlayarak ilk vakayı yapmak üzere Fehmi’nin elindeki adrese gittik. Hacamat olacak vatandaşımız da merakla bizi bekliyordu. Neticede hoş beşten sonra işleme geçildi. Fehmi hacamat olacak şahsın başını bol sabunlu su ile yıkattı ve kurulattı. Daha sonrada şahsın alnında, ensesinde bir ustura vasıtası ile çizikler oluşturdu. Tabii bu çizikler kanamaya başladı. Bu arada işlemi yapan Fehmi, bir profesör edası ile yaptığı işin önemini ve mahiyetini anlatıyordu. Ben işlem bitti diye düşünürken Fehmi, bir pensin ucunda takılı ve yanar vaziyette olan ateşle diğer elindeki cam çay bardaklarını yaranın üzerine koyuyordu. Cilde yapışan bardaklar vakum yaptığı için çizilen yerlerde oluşan kanamaları emiyorlardı. Fehmi de bu arada bana “Şimdi kupalarla hastanın vücudunda dolaşan kirli kanı aldığını” söylüyordu! Her yer kan revan içinde kalmıştı. Ben ise olayı büyük bir şaşkınlık içinde seyrediyordum.
BERBERDEN TOPLANAN SAÇLAR KAFADA ÇIKAR MI?
Bu işlem bittikten sonra ikinci vakaya gittik. Orada da Fehmi’yi saygıyla, izzet ikramla karşıladılar. Tabii onun sayesinde beni de! Burada ise Fehmi kardeşimiz 30-35 yaşlarında bir vatandaşımızın başına saç ekecekti. Adamın başında hiç saç yoktu, merak ediyordum Fehmi ne ekecekti adamın başına. Fehmi bir önceki vaka gibi bu saç ekilecek beyefendinin başını da aynı şekilde bol sabunlu su ile yıkattı. Ardından da adamın başını bir önceki gibi ustura ile ince ince enine ve boyuna çizdi. Fakat bu çiziklerin sayısı sayılamayacak kadar çoktu. Daha sonra çantasından bir paket çıkarıp açtı, içinde kesilmiş saç vardı. İşte Fehmi bu saçları ‘dur yapma’ diyesiye kalmadan şahsın başının her tarafına serpiştirdi! Sözde bu serpiştirdiği saçlar o çiziklerin arasına girerek saç çıkmaya başlayacakmış. Ben yaptığı işin hijyenik olmadığını söyledim ve “Bu vaka hemen infekte olur” dedim.
BAŞININ AĞRIYACAĞINI SÖYLEDİM BANA KÜSTÜ
Fehmi ise “Yaptığım bu vaka ilk değil, çok yaptım ve iyi de netice aldım” dedi. İşlemi bitirip oradan ayrıldık. Ancak kafama takılan bir şey vardı onu da sordum: Paket içinde getirdiği saç kırpıntılarını nereden almıştı? Fehmi merakımı giderecek cevabı verdi, ancak o da çok kötü bir durumdu Fehmi, bir berbere bir miktar saç biriktirivermesini rica etmişmiş, Fehmi’nin şahsın başına serpiştirdiği saçlar berbere rica edip biriktirttiği saçlarmış. Ben Fehmi’ye yaptığı işin saçma olduğunu, bu konuda başının ağrıyacağını söyledim o bu konuşmama bozuldu, birkaç gün konuşmadık. Nitekim iki gün sonra şahıs başının her tarafı şiş halde hastaneye başvurdu. Doktorumuz ise vakayı Ankara Numune Hastanesi’ne sevk etti. Ben geçici görevimi bitirip Afyon’a döndüğümde bu başına saç ekilen vatandaş hastanede yatıyordu, tedavisi bitmemişti.
HACAMAT ANTİK MISIR’A KADAR UZANIYOR
Değerli okurlarımız, son zamanlarda Afyon’da da hacamat yapanlar ve yaptıranlar çoğaldı. Allaha şükür şimdiye kadar kötü bir şey de duymadım. Ancak Afyon’daki hacamat uygulamaları benim daha önce Kızılcahamam’da yaşadıklarımı aklıma getirdi ve bu konu ile ilgili geniş bir araştırma yaptım. Bunu da okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunu belirtmeliyim: Hacamat işlemini yapan erkek ise ona haccam, uygulamayı yapan kadın ise ona da haccame deniliyor.
Hacamat ile ilgili ilk tespitler Antik Mısır’da M.Ö 1550 yıllarında çıkarılan Eber Papirüslerinde yazılıdır. Bu yazıtlarda Hacamatın önemi anlatılmaktadır. Uygulama Çin tıbbında binlerce yıldır yapılmaktadır. Modern tıbbın babası sayılan Hipokrat hacamatı teferruatlı olarak anlatmaktadır. Her ne kadar hacamatı savunanlar uygulamanın her rahatsızlık için geçerli olduğunu söyleseler de ben buna katılmıyorum. Hacamatı savunanlar bu işlemin; kan dolaşımını canlandırdığını, kan ve dokulardaki gaz ve toksinleri attığını, hormon bezlerini ve lenf düğümlerini temizlediğini, dokuların beslenmesini ve oksijenleşmesini artırdığını, bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, beyin fonksiyonlarını canlandırdığını, sebebi bilinmeyen ağrıları giderdiğini ve daha birçok hastalığı iyileştirdiğini söylüyorlar.
HACAMATIN İYİCE İNCELENMESİ GEREKİR
Hacamatı yapanlar ense çukuru ve bıngıldak hariç vücudun her bölgesinde uygulamanın yapılabileceğini söylüyorlar. Bir de hacamatın yapılacağı günler çok önemlidir. Hacamat pazar, pazartesi salı ve perşembe günleri yapılmalıdır. Hacamat; hemofili hastalarına, kortizon kullananlara, lazer uygulanan bölgelere, diyaliz hastalarına, kalp pili taşıyan hastalara, adet gören bayanlara ve daha birçok hastalıkta yapılmaz.
Sevgili okurlarımız, bu konuda o kadar çok yazılanlar ve söylenenler var ki anlatılamaz. Ana hatlarını yazdığım hacamatın iyice incelenmesi gerekir diye düşünüyorum. Sağlıkla kalın.
YORUMLAR