İL MÜFTÜSÜ ve MERKEZİ EZAN
Din ile ilgili konularda oldukça hassasım. Yazarken de, çizerken de hata yapmamayı prensip edinmişimdir. Yazacağım konu aşina olduğum bir konu olsa da yinede bilenlere sorar doğruluğu konusunda teyit alırım. Sanıyorum yapılması gereken de budur..
Ülkemizde 1950 yıllarında merkezi vaaz, 1990 yıllarında ise merkezi ezan uygulaması başlamıştı. Uzun yıllar devam eden bu uygulamalar 2010 yılından bu yana kaldırılmaya başlandı. İlke olarak her cami din görevlisi kendi camisinde vaaz verecek, yine her caminin kendi din adamı ezanını okuyacaktır. Öncelerinde merkezi uygulamadan memnun olanlar daha sonra bu uygulamanın dinimizce uygun olmadığını söyleyerek vazgeçilmesini istediler. Önce vaaz daha sonra da ezan işlemleri merkezi uygulamadan çıkarılarak bireysel uygulamaya geçildi..
SÖZ VE YETKİ MÜFTÜ KABUKÇU’DA
Bugün ise merkezi sistem uygulamasından çok miktarda insanımız varken, hemen hemen uygulamanın yine merkezi olarak yapılmasını savunan ciddi bir kesim var.. Bu konuyu çok iyi incelemek gerek. Bunu yapacak olan makam ise Afyon Müftülüğüdür. Çok iyi bir araştırma yapılırsa il ve ilçe merkezinde tek merkezden ezan okunmasına geçlerimizin ve müminlerin “evet” dediği görülecektir..
Merkezi sistem ezanı savunanlar aynı anda değişik makamlardan okunan ve yetersiz ses sistemleri nedeniyle anlaşılamayan ezanlar “duyu zafiyetine” neden oluyor diyorlar. Her caminin din görevlisi ise sabahın ilk ışıkları ile birlikte vakit namazlarının ezanlarını okumaya başlayacaktır. Her ikisi de müminleri namaza çağıran bir semboldür. Bireysel veya merkezi sistem uygulamasına İl Müftüsü Şükrü Kabukçu’nun kara vermesi gerekmektedir. Müftümüzden bu konuda bir çalışma bekliyoruz..
DİLENSİN Mİ?
Ülke olarak yardıma muhtaç kimselere el uzatmayı çok severiz. Yardımseverlik genlerimizde yer etmiştir adeta.. Mübarek günlerde bu duygularımız tavan yapar. Yardıma ihtiyaç duyan insanlarımıza adeta koşar adım gideriz.. Yardımlaşma, ihtiyacı olanlara el uzatmak çok güzel bir duygu. Ancak ihtiyaç sahibi bazı insanlarımız bu yardımlaşma duygusunu kabul etmez kendisine oluşturulacak imkanlar sonucu çalışarak başkalarına yük olmak istemezler.. Çalışarak alın teri ile çoluk çocuğunun maişetini temin etmek onlara müthiş bir mutluluk yaşatır.
Birkaç gün önce sevdiğim bir arkadaşım uğrayarak tanık olduğu bir olayı nakletti.. Dinlediğimde gerçekten bende üzüldüm ve etkilendim.. Konu neydi peki? Hepinizin de bildiği gibi Kadınana İlkokulu ile PTT arasında ufak ufak dükkanlar vardır. Aslında buralar Belediye tarafından 70’li yılların başında ayakkabı tamircileri için yapılmıştı. Ancak bu işyerleri ilk günlerdeki amacın dışına çıkmış, her meslek mensubundan insanlar vardır. Aslında yeri gelmişken yazmakta fayda mülahaza ettiğim bir konu var burası ile ilgili..
Nedir o? Pek yakında buradaki işyerlerini tütüncüler işgal edeceklerdir!
UFACIK DÜKKANA YAPILAN BÜYÜK ZAM
Neyse biz esas konumuza dönelim; bu iş yerlerinden birisinde gariban bir vatandaşımız sözde ayakkabı boyası ve ayakkabı bağcığı satarak ailesini geçindirmenin mücadelesini vermektedir. Üstelik fizik olarak da çalışmasını engelliyecek sağlıksal sorunları da vardır. Hiç kimsenin yardımını da kabul etmemektedir. Kirada oturduğu bu 4 metrekarelik iş yerine önceleri 50 TL öderken daha sonra Belediye Başkanı Abdullah Kaptan rakamı 200 TL’ye taşımıştır. Bu yıl ise Başkan Burhanettin Çoban kirayı 750 TL’ye yükseltmiş, üstelik “3 aylık da peşin ödeyeceksiniz” demiştir..
Değerli okurlarımız öncelikle bu duyarlı kardeşimizi verdiği yaşam ve onur mücadelesi nedeniyle kutluyorum. Davranışının aynı konularda mağdur olmadığı halde mağduru oynayıp devletin sırtına bir kambur oluşturan pisliklere örnek olmasını diliyorum. Ancak çok ciddi bir konu üzerinde de birkaç kelime ile durmak istiyorum..
Aslında bayrama birçok sorunlarla girdik. Ben bir köşe yazarı olarak sayın Belediye Başkanımızı zaman zaman eleştiriyorum. Ancak Başkanımızın çok da yardımsever olduğu bir gerçek. Konunun detaylarını bilseydi mutlaka kardeşimizin lehine bir yaptırımı olurdu diye düşünüyorum.
SPOR TUTKUNU METE HAN!!!
Bu bayram yaşadıklarımız kalan ömrümüzde acı bir anı olarak kalacak sanırım. Hemen Bayram öncesi rahatsızlanan abim Ankara’da TOBB-ETÜ Hastanesinde çok ciddi iki operasyon geçirdi. Allah yüzümüze güldü ve abimizi bize bağışladı. Bayram sonu da Afyon’a evimize getirdik. Ancak geçtiğimiz Pazar günü aniden rahatsızlandı ve Devlet Hastanesi Acil Servisine götürdük. Nefes almakta zorlanıyordu. Acile girdik ve biran önce müdahale edilmesini beklerken adının ‘Metehan’ olduğunu öğrendiğim kayıt memuru yumruk yapmış sağ elinin başparmağı ile sağ tarafta bir yerleri göstererek “Önce işte falan yerden bir giriş yaptırın” dedi. İnanasım gelmedi sevgili okurlarımız.. Biz can derdindeyiz, Metehan bey kardeşimiz kağıt kürek derdinde. İki acil doktorunun oradan oraya koşturarak şifa dağıtmaya çalıştığı bir ortamda böylesine sorumsuz birinin orada çalışmasını Hastane adına “talihsizlik” olarak niteliyorum.
ACİL SERVİSTE MACERA
Tetkiklerin ve çekilecek tomografinin neticelerinin gelmesini beklerken gayri ihtiyari görev aşığı Metehan beye gözüm kaydı.. Ne yapıyordu biliyor musunuz değerli okurlarımız? İnternetten spor haberlerini inceliyordu.. Daha başka söze gerek var mı? Böyle gelmiş böyle gider.. Neden bu kadar net konuşuyorum biliyor musunuz sevgili okurlar? Bundan 5-6 ay evvel idarece Acil Serviste her nöbetinde hastalarla dalaşan ve hakkında en az 15 tutanak tutulup sonra kapatılan bir doktorumuz AMATEM’e gönderilmişti. Hayret bir şeyki bu doktor yine Acil Servise getirilmiş. Ne yazacak, nede söyleyecek bir şey bulamıyorum. Bir kurum bu derece duyarsız olabilir mi? Yazın bir tarafa bu doktorun fazla sürmez maceraları başlar! Vatana millete hayırlı uğurlu olsun!
YORUMLAR