Kapıdan atılan mektup
Aslında bir yerlerden bir şeyler bekliyordum. Çünkü son zamanlarda arı kovanlarına çok çomak sokar olmuştum. Birilerini rahatsız ettiğimin farkında idim. Çünkü bazı kişiler bizzat bana gelerek; Orhan bey falan………. çok iyi bir insandır, onun üzerine fazla gitmesen” demişlerdi. Bu yetmiyormuş gibi gazetemizin patronuna “O sizde pansumancı mıdır, sağlıkçı mıdır nedir, biri var falan konuda yazıp duruyor söylesen de yazmasa” diyenler oldu..
Bu tür kişiler gerek benden gerekse gazetemizin patronundan gerekli cevabı aldılar. Ancak şunu diyemediler; yalan veya yanlış yazıyorsun..! Yazdıklarımda yalan veya yanlış var ise ya tekzip edilir, ya da karşı bir açıklama ile benim yazdıklarım çürütülürdü. Devleti yaptığı alımlarla zarara soktuklarını iddia ettiğim kişiler susuyor, onların adına ricacılar oluyorsa bu yazdıklarımın ve iddialarımın doğruluğunu gösterir.
PUL VARDI, DAMGA YOKTU
Değerli okurlarım; Yazıma neden böyle bir girişle başladım..? 24.01.2017 Salı günü bir arkadaşım ile iş yerimde oturuyorduk. (Isıtma aracı olarak katalitik soba kullandığım için gaz kokusu olmasın diye giriş kapısını sürekli olarak iki parmak aralık ve açık tutuyorum). Sohbet ediyorduk ki kapının o aralık bıraktığımız kısmından içeriye bir zarf atıldı ve koşar adımlarla aşağı doğru giden bir ayak sesi duyduk. Arkadaşım koşarak kapıya gitti ama zarfı atan şahıs çoktan gitmişti. Belki de biz biraz ağır davranmıştık.. Arkadaşım zarfı getirdi ve açıp baktık.. Önce postadan falan geldiğini zannettik, çünkü zarfın üzerinde yapıştırılmış iki pul vardı. Ancak dikkatli baktığımızda pulların üzerinde damga yoktu. Üstelik pulların birisi YTL dönemine ait 70 yeni kuruş, diğeri ise bugüne ait 90 kuruşluk bir puldu.. Zarfın içinde imzasız ve bilgisayarda yazılmış bir mektup vardı.
KAĞIDIN KATLANIŞ BİÇİMİ FARKLI
Mektubu yazan şahıs Devlet Hastanesindeki tıbbi malzeme alımları ile ilgili bilgileri bana ……….nın verdiği yönünde idi. Mektubu yazan şahıs çok önemli bir ismin bu bilgileri bana aktardığını iddia ediyordu. Bununla da yetinmeyen şahıs bu konuları haber yaparak ben ve Afyon’daki önemli iki gazetecinin “para sızdırmak için” bu konuda köşe yazdığımı iddia ediyordu. Ve buna benzer iddialarını devam ettiriyordu. İfadeler ve mektup kağıdının katlanış biçimi mektubun resmi bir kurumda (muhtemelen Devlet Hastanesinde ) çalışan bir görevli tarafından yazıldığı intibasını veriyor..
SÜKUT İKRARDAN GELİR
Değerli okurlarımız; tahmin ediyorum ki sizlerde daha önce okudunuz, Devlet Hastanesinde alımı yapılan bebek karyolaları ile ilgili müteaddit defalar yazılarım oldu. Birilerini açık, açık suçladım, “alımları yapan şahıs kurumu zarara soktu” dedim. Herkes, her yer adeta duvar oldu, sus pus oldu.. Karşı bir açıklama, tekzip gelmedi. Sadece gazete patronuna ve hatırlı bir dostuma benim bu konuda başka yazılar yazmamam konusu rica edildi. Daha doğru bir deyimle sükut edildi. Biliyorsunuz sükut ikrardan gelir. Bunun anlamı birileri kendileri hakkında iddia edilen suçlamalarda sessiz kalıyorsa o suçlamayı kabul ediyor demektir..!
YAZDIKLARIMIN ARKASINDAYIM
Şimdi buradan imzasız mektup göndererek beni ve Afyon’da iki gazeteciyi suçlayan şahsa sesleniyorum: Eğer yürekli birisi isen gel bu yazdıklarını yüz yüze konuşalım, çekinmene gerek yok sana söz veriyorum ikimizin arasında kalacak.. Konumun itibariyle benimle doğrudan temas kuramadığını söylüyorsun..! Soruyorum sana: Konumun mu, onurun mu daha önemli..? Yalancı pehlivanlık yapma, gel görüşelim. Ne yazmış isem yazdıklarımın ardındayım. Peki ya sen?
YORUMLAR