phishing
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

KENDİNİ ÖNEMLİ BİRİSİ SANAN ÖNEMSİZ BİRİSİ. . !

 

            KENDİNİ  ÖNEMLİ  BİRİSİ SANAN  ÖNEMSİZ  BİRİSİ. . !

 

 

Doğduğundan beridir hep gözlemlediği insanlar gibi olmak istemişti. Katları, yatları atları ve arabaları olmalıydı. Bu saydığı şeylere sahip olmanın da ona göre bir yolu yordamı vardı.  Ancak düşünüyor taşınıyor çalışarak kazanacağı paralarla bu saydıklarının bir tanesine sahip olabilmek için en az elli yıl gerekliydi. Varsayalım ki elli yılda bu saydıklarının birisini aldı.  Ya geri kalanları nasıl ve ne zaman alacaktı? Buna ömrü yetmezdi. Ya yaptığı hesaplar yanlıştı, ya da bilmediği şeyler vardı yaşamında.. En iyisi mi bu düşlediği şeyleri nasıl yapabileceğini bir bilene sormalıydı.. Peki, neredeydi o bir bilen?

 

ZENGİN OLMANIN YOLLARINI ÖĞRENMELİYDİ

Zaman zaman kahvede arkadaşları ile oturup sohbet ederken hep Ali ağadan bahsedilirdi. Ali ağa aynı köydendi ve şehre inmişti. Hiçbir vasfı ve özelliği olmayan Ali ağa bir süre sonra bırakın şehri, ülkenin birçok yerinde tanınan ve hürmet edilen bir isim olmuştu.  Kahramanımızın düşlediği gibi atları, katları, yatları, emrinde adamları cebinde hatırı sayılır parası vardı. Hemşerisi olduğuna göre gidip konuşup kendisinden bilgi almalı, zengin olmanın yollarını öğrenmeliydi. O da öyle yaptı. Ali ağa ile görüşmeye gitti. Gerçekten de söylendiği kadar vardı. Her isteyen ağa ile görüşemiyordu. O’na ulaşıncaya kadar dokuz kapıdan geçtiği yetmiyormuş gibi üstü başı bir güzel aranmış, kendisine ahiret soruları sorulmuştu.

 

AĞA PALA BIYIĞINI SIVAZLIYORDU

Görüntü hem hoşuna gitmiş, hem de ürkmüştü. Demek önemli birisi olunca böyle görüşülüyordu. Bir gün o da Ali ağa gibi olursa demek ki onunla görüşmeye gelenlerde aynı yollardan geçeceklerdi.

İçeri girdiğinde Ali ağa bir kanepede bağdaş kurmuş oturuyor ve sağ eli ile pala bıyığını sıvazlıyordu. Orta parmağındaki at nalını andıran yüzük ilk bakışta dikkati çekiyordu. Yeleğinin cebine doğru giren altın rengi zincirin ise köstekli saate ait olduğu ilk bakışta anlaşılıyordu. Fırladı gitti ve Ali ağanın elini öptü. Ağa gülmeyen yüzü ve asık suratı ile köyden kimlerden olduğunu, ne istediğini sordu. Sakin fakat heyecanlı biçimde kendini tanıttı ve sonunda ağzındaki baklayı çıkardı:

 

UNUTMA SEN EN BÜYÜKSÜN

“Ağam ben, zengin ve hatırı sayılır  hürmet edilen birisi olmak istiyorum, aynı senin gibi…” Ağa ise, “Senin aileni tanıyorum, keşke köyden hiç çıkmasaydın, mademki çıktın sana yardımcı olayım” der ve devam eder, “Bir defa şehirde tutunabilmen için bir yerde baş olman gerek. İnsanların sana güvenini sağlaman gerek. Bir müddet sonra o baş olduğun yerde ne halt edersen et, para pul ye, istersen sana inananların ayaklarındaki donlarını sat, kimse senin için kötü diyemez. Taa ki birisi maskeni düşürünceye kadar. Öylesi bir ortamı da baştan kabullenmen gerek. Unutma sen en büyüksün. Sen ne yaparsan doğrudur. Korkma. Etek giyecek kadar korkak insanlarla yola çıkma. Unutma bu türlü yola çıkanlar alkışlanmayı da, yuhalanmayı da göze alırlar, sende alacaksın..”

 

ALİ BABANIN ÇİFTLİĞİ VAR O’NUN YOK

Kahramanımız Ali ağanın dediklerini harfiyen yapar ve onun gibi olur. Yatlar, katlar almasa da dünyalığını yapar. Ancak Ali babanın çiftliği var O’nun yoktur veya biz öyle biliyoruz. Devam et yaptıklarına diyeceğim ama maske düştü kel göründü.. Gerçi bundan sonra bir şeyler yapmasa da olur.. Şu anda Ali ağanın pozisyonundadır ve bir bilendir artık. Bundan sonra birileri ondan icazet almaya geleceklerdir. O da Ali ağa gibi “süratle köşeyi dönmek isteyenlere” akıl verecektir.. 

YORUMLAR

  • 0 Yorum