Şimdiye kadar yerel basınımızda toplu taşımanın olmazsa olmazı minibüslerle ilgili birçok yazı çıktı. Birçok arkadaşımız Dolmuşlar ile ilgili yazılar yazdılar. Buradaki ana tema insanlarımızın konforlu bir biçimde şehir içindeki gitmek istedikleri yere ulaşmaları idi. Arkadaşlarımız genellikle olaya “dolmuşçular” anlayışı ile yaklaştılar. Oysa ben olaya daha geniş bir perspektiften bakıyorum. Bu nedenle konuyu taa baştan alacağım;
İnsanları taşıyan her türlü araçta kullanılan teker M.Ö 2500-3000 arası yıllarda keşfedilmiş. Tekerleğin icadını insan ve eşya taşımayı hedefleyen arabanın kullanıma girmese takip etmiş… 18. yüzyılda kauçuk’un Avrupa’ya girmesi ile önce 1881’de havasız daha sonra 1888’de havalı lastikler rutin kullanılır oldu. Yine 1883’te icat edilen Rulmanlar evrimi tamamladı ve rulman üzerinde giden ve havalı lastiğe sahip araçlar yapıldı. İlginçtir, bugün 300b in çeşit rulman hayatımıza girmiştir. Rulmanın taşımacılıkta olmazsa olmaz yeri vardır.
Kentlerde nüfusların artması, insanların daha medeni ve konforlu ulaşım düşünceleri beraberinde toplu taşımayı da getirdi.
Ülkemizde Dolmuşçuluk; 1929 yılında İstanbul’da işleri iyi gitmeyen bir lokantacının taksiciliğe ve taksi ile 3-5 kişiyi ayrı ayrı yerlere aynı anda taşımaya başlaması ile olmuştur. Bu sistemin iyi para getirdiğini gören birçok taksici de bireysel taksicilik yerine “taksi dolmuş”u başlatmışlar ve bugünkü dolmuşçuluğun temelini atmışlardır.
***
Dolmuşçuluğa rağbetin artması; 1950 yılında yurt dışından ithal edilen minibüsler ile 1961’de “otosan” firmasının “sarıfare” takma adlı minibüsleri imal edip kullanıma sunması ile oluşmuştur. Dolayısıyla da “dolmuşçuluk” kavramı süratle ülkeye yayılmıştır.
Dolmuşçu kimdir? Öncelikle ona bakmak gerekir; Çoluğunun, çocuğunun nafakasını temin için gece gündüz demeden belli bir güzergâhlar üzerinde yasal prosedürler doğrultusunda araçları ile insan taşıyan, nakleden kişilere “Dolmuşçu” veya “Dolmuş Şoförü” denir.
Dolmuş Şoförü; O’na güvenerek aracına binen kişileri üzmeden, kırmadan saygı kuralları içerisinde ulaşmak istedikleri yere taşıyan kişidir.
Sürücü; yolcu ilişkisine özen göstermelidir. Yolcu taşımada karşılıklı saygı ön planda olmalıdır.
Trafik kültürünü hiçe sayan, saygıdan bihaber sürücüler, acıdır ama gerçektir; koskoca dolmuşçu camiasını zedeliyor. Bu nedenle gerçek sürücüler ile diğerlerinin ayrılması gerekir. Daha açık bir deyimle dolmuşçulara zarar veren sürücülerin gerçek sürücülerin içinden “ayıklanması” gerek.
Burada bu meslekle ilgili güzel bir örnek de vermek istiyorum; Kırşehir’in Ömeruşağı köyünden bir delikanlı işsizlik nedeniyle 1992 yılında “taşı toprağı altın” diye İstanbul’a göçer. Burada 20 yıldır dolmuş şoförlüğü yapmaktadır. İstanbul gibi yerde bu mesleği yaparken 5 çocuğunu da yüksek tahsil yaptırıyor. Kendisine başarının sırrı sorulduğunda; “iş disiplinimden taviz vermedim, taşıdığım yolcularıma rızkım gözüyle bakarak saygı duydum” diyor. Zaten bu son cümle her şeyi anlatmaya yetiyor.
***
Değerli okurlarımız;
Yazıma girişimim dolmuşçuluğun evrimi ile ilgili biraz da uzunca oldu biliyorum. Şimdi dönüyoruz güzel Afyon’umuzdaki “Dolmuşçuluk” olayına…!
Bugün Afyon’da 362 minibüs, 96 özel halk otobüsü her gün binlerce kişiyi şehrin bir ucundan diğerine taşıyor. Elbette yolcular kadar onların da bu serüvende söyleyecekleri var. O nedenle konuya hem yolcu hem de dolmuşçular açısından ele alıyorum.
Bugün açıkça söylemek gerekirse toplumda “Dolmuşçu”lara karşı açık açık olmasa da bir tepki var. Ulaşım için dolmuşu kullanan her yolcunun kendine göre bir açıklaması, şikâyeti var… Peki dolmuş şoförlerinin şikayeti yok mu…? Elbette onların da var.
Uzun süredir rahatsızlığım nedeniyle araç kullanamıyorum. Evim ve işim arasındaki ulaşımı yıllardır kesintisiz olarak Çavuşbaş Minibüsleri ile sağlıyorum. Dolayısıyla da gözlemlerimi pilot olarak seçtiğim Çavuşbaş Dolmuşları üzerinden yapacağım. Zaman içerisinde diğer duraklar ile de ilgili yazılarım olacak.
***
Değerli okurlarımız;
Açık söylemek gerekirse bundan 4-5 sene öncesine kadar dolmuşu ulaşım için kullanan birçok insanımızdan da Çavuşbaş dolmuşlarına karşı bir tepki, bir güvensizlik vardı. Zaman zaman benim de gözlediğim olumsuzluklar vardı… Vardı diyorum çünkü şu anda yok… Çavuşbaş dolmuşları bana göre “örnek” bir hizmet veriyorlar. Bilindiği gibi Yukarıpazar Caddesi-Köprübaşı-Tuzpazarı-İmaret arası-Kemik Sokak-Sanat Okulu arkası-Yoğur pazarı- Kurtuluş caddesi- Karayolları- İnönü Bulvarı-Gazlıgöl Caddesi-Büyük Postahane-Anıtpark-Bankalar Caddesi-P.T.T ve Ziraat Bankası önü- Saraçlar Çarşısı-Köprübaşı-Yukarıpazar-Ulu cami-Sağlık Ocağı ve durak Çavuşbaş minibüslerinin çalıştığı güzergâh. Her gün dolmuşlar en az 10 en fazla 14 defa bu güzergahtı dolaşıyor, turluyor. Aynı şekilde de 7 araç Yeni Devlet Hastanesi parkurunda çalışıyor.
Bu anlamda şoförler karakterleri çok farklı binlerce insanı bir yerden diğer yere taşıyorlar. Bu göründüğü gibi kolay bir şey değil. Bugüne kadar sadece araç kullanan şoförler tenkit edilmiş, eleştirimli, zaman zaman suçlanmış… Neticede onların da bir insan olduğu, saatlerce direksiyon kullanarak binlerce değişik karakterli insanı oradan oraya taşırken ne türlü zorluklar yaşadıklarını konu etmemişiz. Bu sadece Çavuşbaş dolmuşlarının sürücüleri için değil, Afyon’daki tüm toplu taşıma araçları kullanan sürücüler için de geçerlidir. Bizler, bizi taşıyan insanlardan bir şeyler (saygı vs) bekliyorsak, bizim de onların beklentilerine cevap vermemiz gerekir.
***
Nasıl mı…?
Bir defa şunu kabullenmek zorundayız; bizler de dolmuş kültürü tam anlamıyla yerleşmiş değil… Biz istiyoruz ki sürücüler bizi her yerde dolmuşa alsınlar, istediğimiz yerde indirsinler…! O zaman duraklara ne gerek var? Daha toplu taşıma araçlarında yaşlılara yer vermeyi öğrenemedik… 16-18 yaşlarındaki gençler otururken 65-70 yaşındaki yaşlılar ayakta dineliyorlar. Olur mu böyle bir şey…? Dolmuşta tüküren, çiğnediği sakızı ve yediği kuruyemişin kabuklarını araç içine atan insanları gördüm…! Daha bitmedi; 1,75 TL’lik yolcu ücreti için 200 TL (eski para ile iki yüz milyon) verenleri, her oturma grubunun başına oturup yanını boş bırakarak (başkası oturmasın diye) seyahat edenleri gördüm. Adım başı “münasip bir yerde” diyerek inip binenleri gördüm…! Böylesi bir düzende dolmuş şoförleri ne yapsın Allah’ınızı severseniz…? Çok şeyleri görmezden, duymazdan gelerek büyük bir “Sabır” örneği vererek bizlere hizmet vermeye çalışıyorlar. Şimdiye kadar hep onları suçladık bir de olaya bu pencereden bakalım, haksız mıyım?
Üşenmedim Çavuşbaş Dolmuşlarının durağına gittim. Bir bardak çaylarını içtim. Onlardaki samimiyeti küçüklerin ağabeylerine nasıl saygılı olduklarını bizzat yaşadım. Dertlerini dinledim. Genellikle “yolcu”dan ve benim bahsettiğim konulardan muzdaripler. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen yine d e efendice, saygı ile hizmet veriyorlar. Büyükler küçüklere yolculara saygılı davranmaları konusunda uyarılarda bulunuyorlar… Gelelim esas konuya;
BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?
Değerli okurlarımız;
Zaman zaman boyalı basın denilen magazin gazete ve mecmualarında okuruz; tanınmış birisi trafik polislerince kontrol amaçlı durdurulur. Zil zurna sarhoş olan sürücü evraklarını vermek istemez ve “sen benim kim olduğumu biliyor musun” der polise… Bu sözlere defalarca muhatap ve alışkın olan polisimiz nezaket kuralları içerisinde görevini gerektirdiği şekilde yapar. O şahsın zırvalarına kulak vermez.
Bunları neden yazdım…?
Anlattığım bu olaya benzer bir olayı Çavuşbaş Minibüsünün şoförleri hemen hemen her gün yaşıyorlar. Bizzat ben defalarca tanık oldum. Bildiğiniz gibi Yukarı Çavuşbaş dolmuşlarının güzergâhını tek tek yazdım. Bu güzergâh içinde İmaret arkasından Yoğur Pazarına kadar olan bölüm tekyönlüdür…
***
Ancak bu “tek yön” kâğıt üzerinde kalmaktadır. Zira İmaret arkasından Yoğurt Pazarına kadar olan bu bölümde hem iki taraflı park nedeni ile bir aracın zor geçtiği parkurda bir de karşınızdan (yolu olmadığı ve ters yönde olduğu halde) araç geliyor. Hangi araç geçecekse geçsin bakalım. Yol tek yönlü olduğu halde ters giden aracın sahibi dolmuş sürücüsüne efeleniyor, dikleniyor; “Sen benim kim olduğumu biliyor musun…?”
Sayın yetkililer, Sayın Emniyet Müdürüm;
Bu saydığım parkurdaki magandaların ters yönden geçişleri bir gün büyük olaylara sebep olacak gibi görünüyor. İnanın şimdiye kadar bir olay çıkmamışsa bu Çavuşbaş dolmuş şoförlerinin “sağduyulu” olmasındandır. Aynı problem Bedesten’in yanındaki eski Kasaplar girişinde de yaşanmakta. Burada kasaplar tarafındaki kaldırım genişletilmiş ve bu bölüme park yapma izni verilmiş… Ancak burada iki taraflı park yapılıyor, üstelik kaldırımlarda genişletilmiş, trafik zaman zaman tıkanıyor. Burası olaylara gebe… Her gün tartışmalar var.
Değerli Emniyet Müdürümüzün bir olay yaşamadan konuyu çözeceğine inancımız sonsuzdur. Yoksa her an tatsız bir olay yaşanabilir ve de çok yakındır.
YORUMLAR