NASIL MESAİ BU?( 2)
Birkaç gün önce işyerimde otururken tanıdık bir arkadaş geldi. Buyur ettik oturttuk.. Arkadaşım söze şöyle başladı, “Ben buraya hem seni görmeye, hem de daha önce seninde köşende temas ettiğin bir konuyu konuşmaya geldim” dedi. Kayıtlarıma baktığımda gerçekten arkadaşımın bahsettiği konuyu köşemde 15.12.2016 tarihinde “Bu Nasıl Mesai” başlığı ile yazmışım. O yazımda bazı kamu görevlilerinin il merkezinde ikamet ederek çalıştığı ilçedeki iş yerine günlük gidip geldiklerini, kış günlerinde ise hava muhalefeti nedeniyle işlerine geciktiklerini, hatta ve hatta bazen işe gitmediklerini belirtmiştim. Sonrada sormuştum, “Bu nasıl mesai” diye.. Şimdi son 15 gündür yaşanan kış olayı nedeniyle bir önceki yazıda vurguladığım olaylar yine oluşmuş.. Bazı kamu görevlileri işlerine geç giderken, kimileri de bazen mesaiye gitmiyorlarmış.. Arkadaşları ve kurum amirleri de bu olaylara seyirci kalıyor vaziyeti idare ediyorlarmış..!
Değerli okurlarımız şimdi konuyu bana anlatan arkadaşımız soruyor:
“Biz çalıştığımız iş yerinin bulunduğu ilçede ikamet ettiğimiz için suç mu işledik..? Onlar kışı,kıyameti bahane edecek işe gelmeyecekler, biz onların adına da çalışacağız öyle mi..?” Ben de yetkililere soruyorum: “Öyle mi?”
Bu arada bir tüyo vereyim adı geçen kuruluş bir sağlık kuruluşu ve merkeze 20-25 km.
Yetkililere duyuruyorum.
PEKİ BUNLARA NE DEMELİ ?
Bu konuyu yazınca aklıma daha önce Sn. Sağlık Müdürümüz ve Eczacılar Odası Başkanımıza hitaben yazdığım açık mektup aklıma geldi.. Nedeni ise yazdığım ve üzerine ciddi anlamda gittiğim, ancak hiçbir muamelenin yapılmadığı ve bazı eczanelerin hastalara bitkisel ilaç tavsiye ettikleri ve sattıkları gerçeğidir.. Hatta ben bu konu ile ilgili yazı yazdıktan sonra bitki de satan bazı eczane sahibi eczacıların gazetemin patronunu arayarak bu konuda yazılar yazmamın engellenmesini istediklerini de biliyorum.. Arı kovanına çomağı soktuk millet rahatsız oldu.. Neden..? Neden mi sevgili okurlarımız..? Bu işte büyük rant var da ondan.. Zaten bu konuda daha önceki yazımda tüm eczacılarımızı suçlamamış, “Bazı eczacılar” ifadesini kullanmıştım.. Yine altını çizerek söylüyorum bu işi yapan birkaç kişi, rahatsız olanlar da onlar..! Hastalara doktorun yazdığı ilaç için “Bunları boş ver benim vereceğim ilaçlar daha keskin” diyenler var.. Ben bu konuları birkaç kez köşemde yazdım ancak değişen bir şey olmadı. Bakalım bu sefer ne olacak..?
PATATES CİPSİ ZARARLI MI..?
Son yıllarda çocuklarda aynı kola alışkanlığı gibi cips alışkanlığı ya da diğer bir deyimle bağımlılığı oluştu. Sokakta veya herhangi bir yerde otururken orada çocuklar var ise ellerinde cips paketlerini göreceksiniz. Bu kastettiğim cips evlerimizde yapılanı değil.. Fabrikasyon olanı.. Süslü püslü ve albenisi olan paketlerde satışa sunulan patates cipsi hakkında bazı bilgileri okurlarımıza sunmak istiyorum:
1- Patates kızartılırken çok yağ emdiği için cips yemenin yağ içmekten bir farkı yok. Yağ ve tuz oranına göre cipsler tehlikeli yiyecekler grubuna giriyor.
2- Cipsler obezite, diyabet, kanser, kısırlık, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklara neden oluyor.
3- Fabrikasyon cipsin içinde kansere neden olan ve plastik sanayinde kullanılan, sigaranın içinde de bulunan Akrilamin denilen bir madde var.
4- Yılda (Türkiye’de) 700 bin ton tüketiliyor ve ülkemizde cips için ayrılan para 700 milyon dolar. Dünyada ise yılda 36 milyar paket cips satılıyor.
5- Cipste bazı ülkelerde yasaklanan trans yağlar kullanılıyor. Bu yağlar kanser, obezite, Alzheimer, kısırlık ve Parkinson gibi hastalıklara neden oluyor. Trans yağlar vücuttaki iyi kolesterolü düşürürken, kötü kolesterolü yükseltiyor.
Özetlemek gerekirse özellikle çocuklarımızı cipsten uzak tutmalıyız. Ayrıca cips üreten firmaların da paket üzerine “Cips Öldürür” yazmaları gerekir diye düşünüyorum.
YORUMLAR