PROFESYONEL DEĞİLİM
Gazetecilik zor bir meslek, öyle herkesin yapabileceği bir iş değil. Tarafsız olacaksın, objektif olacak gördüğünü yazacaksın, duyduğunu değil. Doğrudan şaşmayacaksın, birilerine şartlar ne olursa olsun biat etmeyeceksin, günün gelişmelerini takip edecek, toplumu ilgilendiren mevzuları yine toplumla paylaşacaksın. Çok daha önemlisi “güvenilir” olacak , mesleği bireysel çıkarlarınız ve menfaatleriniz için kullanmayacaksınız.
Gazetecilik çok ciddi bir eğitim isteyen meslek dalı. Ben gazetecilik eğitimi almadım. Alaylıyım dersem yalan söylemiş olmam. Ben merhum Şükrü Küçükkurt, Fatih Gümüş ve İbrahim Yüksel’in çırağıyım. Onların bana öğrettiklerinin çoğunu bir çok gazeteci kardeşimin de bildiğini sanmıyorum. Onlardan aldığım bilgiler doğrultusunda aklımın erdiğince 30 yıldır bir şeyler karalıyor ve yazıyorum. Bu anlamda da uzunca bir süre Kocatepe ve Odak gazetelerinde “misafir kalem” olarak yazılarım oldu. Aynı bu gün Kurtuluş’ta yazdığım gibi.
BASKIYA HAZIR KİTAPLARIM VAR
Yeri ve zamanı gelmişken de bana kapılarını açan merhum Şükrü Küçükkurt abimin şahsında Kocatepe gazetesi yöneticilerine, yine bana uzunca bir süre tahammül ederek yazmama müsaade eden Odak Gazetesi sahibi Sn. Mehmet Emin Güzbey’e, şu anda yazdığım Kurtuluş gazetesinin ve Lider Medya Grubunun imtiyaz sahibi H. İbrahim Kocaerkek’e sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. 30 yıldır “misafir kalem” olarak yazdığım gibi bugün de aynı şekilde yazıyorum. Bu nedenle de hiçbir zaman basın kartım olmadı. Bunun yanında hiçbir zaman ben gazeteciyim sözünü kullanmadım. Hep haddimi bildim. Ancak yazarlık konusunda o kadar da mütevazi olamayacağım çünkü ben bir yazarım. Şimdiye kadar yayınlanmış eserlerim var. Şu anda ise baskıya hazır tam 3 kitabım var. İnşallah yakında çıkacak kitaplarım.
Yerel basında çok değerli köşe yazarlarımız var. Onları çok beğeniyorum. Onlar gibi olmak istiyorum. Hep güzel ve güncel konular yazmak istiyorum. Şimdiye kadar hasbelkader yazdım. Beğenen vardır veya yoktur bilemem. Ancak ben sağ olduğum sürece yazacağım. Yazmak o kadar kolay değil, unutmayın yazmak için çok okumak gerek.
ÖĞRENECEĞİM ÇOK ŞEY VAR TECRÜBELİ GAZETECİ ABİLERİMİZDEN
Peki bunları neden yazma gereği duydum sevgili okurlarımız? Yerin kulağı var derler, benim de kulağıma yazdığım yazılarla ilgili bir eleştiri geldi. Ben karakter olarak eleştiriye açık bir insanım. Eleştirinin iyiyi ve güzeli beraberinde getireceğine inananlardanım. Bazı yazar arkadaşlarımız yazı tekniğim ile ilgili olarak beni eleştirip yazılarımı beğenmediklerini ifade etmişler. Doğrudur, ancak ben onlar kadar tecrübe sahibi değilim. Hepsi 30 yıllık bir geçmişim var, idare etmeye çalışıyorum. İnanın 30 yıl basında öyle çok büyük bir zaman dilimi değil. Her geçen gün teknoloji ilerliyor. Birçok genç arkadaşımız basında koşturuyorlar. Yakın zamanda bu genç kardeşlerimiz inanıyorum çok daha iyi yerlere geleceklerdir. Biz ağabeylerini de hoş görsünler, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Hani derler ya “Benim adım Hıdır, yapacağım budur.” Benimki de öyle işte. Gazetemizin patronu “Yeter artık yazma” deyinceye kadar yazacağım. Tabii Allahtan bir engel olmaz ise. Üstelik daha öğreneceğim çok şey var tecrübeli gazeteci abilerimizden. Beni anlayışla karşılayacaklarını umuyorum. Öğrenmenin madem yaşı yoktur; öğreneceğim bilmediklerimi. Arkamdan dedikodu edileceğine bilmediklerimi öğrenir mahcup olmam.
KÖSTEBEK
Devlet Hastanesi ile ilgili yazdığım yazılar için başta Genel Sekreter olmak üzere birileri bilgi kaynaklarımı çok merak ediyorlarmış. Ben hastanede kimlerle görüşüyormuşum, kimlerle samimiymişim, bunları öğrenmek isteyenler varmış. Daha doğrusu “köstebek” kimmiş? Yahu bir defa yazdığım haberleri şöyle bir inceleyin, bu yazdığım konuları bir hastane çalışanı nasıl bilebilir? Yazdıklarımın tamamı idarece bilinen bilgiler. Demek ki bu bilgileri yöneticilerden birisi bana aktardı. Bir şeyleri bahane edip ve bana dayandırarak birilerinin ayağını kaydırmak falan istiyorsanız yanılıyorsunuz. Günü gelince kaynağımı da açıklayacağım, öğrenince ‘şok’ olacaksınız. Sayın Genel Sekreter ben bu teşkilatta 30 yılı aşkın görev yaptım. Lütfen benim haber kaynaklarımı boşuna araştırmayın. Bilgileri hastaneden değil dışardan hiç aklınıza hayalinize gelmeyecek yerlerden alıyorum. O kadar çok sağlıkçı tanıdığım var ki saymakla bitmez. Bana bilgiler oturduğum yerde gelir. Ancak şu son yazdıklarımın bir tanesi hariç (tecavüz olayı ) diğerlerinin tamamını hastane dışı öğrendim.
Hastaneye gelmeye korkuyorum ; birine selam veririm de ona köstebek muamelesi yaparsınız diye. Zaten kısa bir süre sonra Hastane ile ilgili bir yazı daha yayınlayacağım (daha önce söylemiştim). O yazı yayınlandıktan sonra bilgi verenin hastane dışından olduğuna daha çok inanacaksınız.
BAZI DOKTORLAR HASTALARI İTİP KAKIYORLAR
Sayın Genel Sekreter! Madem sürekli hastanede ikamet ediyorsunuz şu acil ile biraz ilgilenseniz. Acil sizin de bildiğiniz gibi bir hastanenin vitrinidir. Ama sizin Acil Servis’te bazı doktorlar hastaları itip kakıyorlar, bazı teknisyenler acilin ortasında birbirlerine el ense çekip boğuşuyorlar, bilgisayar başındaki teknisyenler ise internete girerek günlük spor haberlerini izliyorlar. Şu endokrinoloji uzmanını da bir ikaz etseniz de hastalara iyi davransa. Unutmayın Afyon insanı acile ve de endokrinoloji polikliniğine itilip kakılmak ve horlanmak için gelmiyor. Kısa bir süre sonra yazacağım Afyon Devlet Hastanesinde neler oluyor (2) başlıklı yazımda buluşmak üzere hoşça kalın.
YORUMLAR