1967-1968 ders yılı sonunda Afyon Sağlık Kolej'ini birincilikle bitirdim. O yıllarda okul 1-2 ve 3.üncüleri istedikleri yerlere tayin edilebiliyorlardı. Rahmetli annemin ve babamın İhsaniye'de görevli olmaları nedeniyle tayinimi oraya yaptırdım. İhsaniye o yıllarda Afyon'un en geri kalmış ilçesi idi. Yol, su ve elektrik olmayan ilçede nüfus 270 kişi falandı, evet evet yanlış okumadınız, 270 kişi idi toplam nüfus.. Topu topu 24 memur vardı ilçede.. O yıllarda İhsaniye için ‘kaza ile kaza oldu’ esprisi yapılırdı. Belki inanmayacaksınız ama evden daireye çizme ile gelir, dairede ayakkabı giyerdik, çünkü ayakkabı ile çamurda yürümek mümkün değildi. Daha birçok olumsuzluğa rağmen görevimizi zevkle yapıyorduk.. O yaşın verdiği bir ideal ve enerji vardı. Aynı İhsaniye bana göre bugün altın çağını yaşıyor diyebilirim.
GÜNDE EN AZ İKİ KÖYDE AÇI YAPIYORDUM
Göreve başlamamdan bir süre sonra benden önce görev yapan iki sağlık memuru arkadaşım askerlik görevi nedeniyle ayrıldılar. Yalnız kaldım ve uzun süre böyle çalıştım. Bize bağlı 39 köy vardı. Öğleye kadar dairede çalışıyor, öğleden sonra en az 2 köye aşı yapmak için gidiyordum, çoğu kez mesaim geceleri bitiyordu. Çok zor çalışma düzeniydi ve zaman zaman o yıllar aklıma gelir, tempoya nasıl dayandığımı ben de merak ederim..!
Bu şekilde insanüstü çalışırken dairemize A.Ö isimli bir kadın doktor hükümet tabibi olarak atandı. Bu atamadan önce hükümet tabibimiz yoktu. Arada bir 10 günlük geçici görevle gelen doktorlarımız oluyordu. Anca yeni atanan doktorumuz kadrolu atama idi ve İhsaniye ve köyleri için bulunmaz bir nimetti. Doktor hanım gelip göreve başladı. Başımızda bir amirin oluşu bizi de rahatlattı.
VATANDAŞ, İLACININ MUTLAKA YAPILMASINI İSTER
Meslek hayatım boyunca özellikle sağlık kabinimde muhatap olup yaşadığım aynı benzerlikte ve canımı sıkan bir olay vardır; penisilin ve benzeri ilaçların enjeksiyonu..! Vatandaş elinde getirdiği gerek penisilin, gerekse depo penisilin gibi ( Penadur vs ) ilaçların hiçbir önlem alınmadan yapılmasından rahatsız olmazlar, ısrarla "Ben kırk yıldır yaptırıyorum bana bir şey olmaz sen yap" derler. Çünkü yapılan ilaç dokunduğu ( allerji ve anafilaksi) takdirde bunun bedelinin ne olacağını bilmezler. Enjeksiyonu yapacak kişinin ilaçla ilgili sorduğu soruları enjeksiyonu yapmamak için "urgana yoğurt sermek " olarak algılar hastalar genellikle hastalar..!
BENİM YAPACAĞIM İLACI, DOKTOR HANIM YAPTI
İşte yine bir gün mesaideyiz ve elinde Penadur 1.200 ile orta yaşlı bir teyze geldi, "Benim iğnemi bir yapıverin " dedi. Enjeksiyon yaptığımız oda ile doktor hanımın odası arasında sadece bir perde vardı ve doktor hanım odasından bizim konuşmalarımızı rahatlıkla duyuyordu. Hastaya yapacağımız ilaçtan daha önce yaptırıp yaptırmadığını soruyordum. Perde açıldı ve doktor hanım içeri girdi. Bana hitaben ; "Orhan bey bırakın ben yapayım bu ilaç riskli bir ilaç, dokunabilir " dedi.. Allah var, biraz bozuldum ama ilacı da hazırlayıp doktor hanıma verdim.
HASTA: ‘BANA BİR ŞEYLER OLUYOR’
Doktor hanım hazırlayıp eline verdiğim ilacı masaya uzanan hastaya enjekte etti... Doktor hanım enjektörü çekmeden hasta "Bana bir şeyler oluyor" deyip kusmaya başladı, arkasından anafilaktik şoka girdi ve tüm uğraşlarımıza rağmen vefat etti..! Çok şaşkındık ve elimiz ayağımız birbirine dolaştı adeta. Ancak yapacak bir şey de yoktu. Hastayı kaybetmiştik. Enjeksiyonu Dr. Hanım olmasa ben yapacaktım. Şurası bir gerçek ki kim yaparsa yapsın eğer ilaç dokunuyorsa yapacak bir şey yok.. Ben yarım asırdır ilaç allerji ve anafilaksilerinde kurtulanı görmedim...
Kalın Sağlıcakla...
YORUMLAR