THE END!
Ben söylememiş miydim, ben size dememiş miydim, keşke yapmasaydınız cümlelerini kurmayı hiç sevmiyorum. Çünkü kullandığınız o cümleler gideni geri getirmiyor. Keşke getirseydi! Bakın yine “ keşke” kelimesini telaffuz ettim. Demk ki biraz da gayri ihtiyari söyleniyor bu sözler. Neyse sadete gelelim ve konumuza dönelim:
Yazılarımı takip edenler bilirler ve okumuşturlar; bundan takriben 15 gün önce Sandıklıspor’un teknik direktörü için “Bir sabah kalktığınızda hocayı bulamayacaksınız” demiştim. Belki de yazımı okuyanlar “Bu adamda amma hayalperest” demişlerdir. Çünkü ben bu ifadeyi kullandığımın bir hafta öncesi Sandıklı Spor Uşak Vefa Spor’a sahasında tam 10 gol atmış, teknik kadro ve futbolcular ilçede kahraman ilan edilmişlerdi. Ben ise bu galibiyetin hemen sonrasında “Skor sizi yanıltmasın” başlığı ile bir köşe yazarak Sandıklı Spor’un iyi futbol oynamadığını vurgulamıştım. Gelecek günlerin sıkıntılı olacağını da yazmıştım. Aynen yazdığım ve düşündüğüm gibi oldu ve teknik kadro Kale maçı öncesi Cumartesi günü Sandıklı’yı terk etti. Hem de önemli bir maç öncesi! Yine iddia ediyorum teknik kadronun ardından bazı futbolcular da şehri terk edecekler. Bunun adı “Yaprak dökümüdür.”
Yönetim Hata Üstüne Hata Yapıyor
Dönüyorum Temmuz ayına: Sandıklı Spor yönetimi, kim akıl verdi bilmiyorum, birden bire Amasya Spor’u çalıştıran Teknik kadroyu olduğu gibi transfer ederek Sandıklı Spor’un başına getirdi. Neymiş efendim, Amasya Spor Ziraat Türkiye Kupası’nda iyi yerlere gelmiş. Bunu sağlayan teknik kadro Sandıklı Spor’u da şampiyon yaparmış, falan filan Türkiye’de binlerce teknik adam var ve bunların dörtte üçü işsiz ve boştalar. Sandıklı Spor’a gelen Teknik Direktör Ufuk Sarı ‘bulunmaz Bursa kumaşı’ gibi takımın başına getiriliyor. O’da Amasya Spor’dan 7-8 futbolcu getiriyor ve yöneticilerle birlikte “Şampiyonluk” türküleri söylemeye başlıyorlar. En iyi yerlerde kalıyorlar kamp yapıyorlar. Yönetim aşırı iyi niyeti nedeniyle Ufuk Sarı’nın şampiyonluk vaatleri nedeniyle harcamalarda kısıntı da yapmıyor. Bütün bu yanlışlar yetmiyor gibi aslen Sandıklılı olan Türkiye Liglerinde 20 yıla yakın futbol oynayan takım kaptanı Barış Çetin’i de sudan sebeplerle takımdan gönderiyorlar. Demem o ki yönetim hata üstüne hata yapıyor ve takım bir türlü o vaat edilen seviyeye gelemiyor. İşlerin daha kötüye gideceğini anlayan teknik kadro, taraftarlarla da arası açılınca önemli bir maç öncesi şehri terk ediyor. Yukarda yazdım ve iddia ediyorum; kısa sürede bazı futbolcular da şehri terk edeceklerdir.
Köprünün Altından Daha Çok Sular Akar
Burada sorgulanması gereken isim Uğur İnam’dır. Çünkü Uğur, son derece tecrübeli ve ileriyi görebilen bir isimdir. Üstelik yönetimde olan Uğur İnam bunca yapılan yanlışa neden müdahale etmemiştir anlamak mümkün değildir. Mevcut yönetimde belki de futboldan anlayan tek isim Uğur İnam’dır.
Ben Sandıklılıyım ve o formayı yıllarca onurla gururla giydim. Sandıklı Spor’un başarısızlıkları beni gerçekten üzüyor. Başarılı olmaları içinde elimden geleni yaparım. Olan olmuştur, bundan sonrasına bakmak gerek. Bu köprünün altından daha çok sular akar diyerek mücadeleye devam etmek gerekir diye düşünüyorum. Toparlanmak gerek.
ENTEGRE HASTANELER
Sık sık yazdığım Sağlıkla ilgili yazılar aklınıza bazı soruları getirebilir sevgili okurlarımız. Durakoğlu neden bu kadar Sağlığın üzerine gidiyor diyebilirsiniz. Haklısınız da. Ancak yazılarımı dikkatle okursanız, Afyon’daki verilen sağlık hizmetlerinin çok daha kaliteli olmasını amaçlamaktayım. Başka ne amacım olabilir ki? Neticede ben emekli bir sağlıkçıyım. 60’lı yılları yaşayan birisi olarak bugünkü sağlık çalışanlarından çok daha kaliteli hizmet beklemem doğaldır.
Değerli okurlarımız. Bizim çalıştığımız yıllar yokluk yılları idi. Hayati önem arz eden birçok ilaç bulunamazdı. Eczanelerimiz şimdiki gibi her ilacı raftan alıp hastaya veremiyorlardı. Bulunmayan birçok ilacı eczacılar ellerinde havan ile kendileri yaparak hastaya ulaştırıyorlardı. Bulunmayan ilaçları reçeteye formül olarak doktorlar yazıyor, eczacılar da yapıyorlardı. Onları saygı ile anıyorum. Ayrıca nöbet izini, nöbet ücreti yoktu. Eğer branşınızda tek iseniz yıllık izin de yoktu. İzine çıkardınız ama izinde de çalışırdınız. Tek olarak çalıştığım 7,5 yıllık dönemde yıllık izin kullanmadan çalıştım. Bu nedenle de her şeyin çok bol olduğu bu yıllarda sağlık çalışmalarını bir köşe yazarı olarak takip etmeyi bir görev sayıyorum. Düşünebiliyor musunuz devlet size hastanemizde lütfetmiş kadrolu bir görev vermiş siz bunun karşılığı devletten belirli bir maaş alıyorsunuz, bunu yeterli görmüyor el altından ticaret yapıyorsunuz. Bunu gördükleri bildikleri halde idare sesini çıkarmıyor. Buna ne demeli bilmiyorum.Şu anda bu işi yapan sağlık çalışanları var.
Personel Akşama Kadar Boş Oturuyor
Gelelim konumuz olan Entegre Hastane olayına. Bu konuyu sayın Sağlık Müdürü’müze de hayırlı olsun ziyaretine gittiğimizde açtım. Onunda benim gibi düşündüğünü tahmin ediyorum. Adı hastane olan bu kurumlar sadece merkeze hasta sevk ediyorlar. Bu görevi önceleri Sağlık Ocak’ları daha sonra da aile hekimlikleri zaten yapıyorlardı. Şimdi ise isim değişti sözde entegre hastaneler oluştu ve bu sevk işini onlar yapıyorlar. İşin kötüsü adı hastane olduğu için bu kurumlarda onca personel akşama kadar boş oturuyor. 8 saati dolduruncaya kadar göbekleri çatlıyor işsizlikten ve sıkıntıdan. Onca personel adı hastane ancak işlevi hasta sevki olan bu kurumlarda boş oturtulacağına daha aktif olan birimlerde değerlendirilmeli ve çalıştırılmalıdırlar. Allahın basit bir sünnet kanaması adı Entegre Hastane olan bir birimden ambulans tahsis edilerek Afyon Devlet Hastanesine gönderiliyorsa o hastaneler devletin sırtına yük değil de nedir? Bu ülke bizim, kurumlara atanan personeller akşama kadar otursunlar diye atanmıyor. Sayın Sağlık Müdürü’müze de bahsetmiştim Entegre bir hastanedeki trajikomik bir olayı. Hastanenin aşçısı öğle yemeğini yapmıyor ve gidip çarşıdan hastaneye çalışan sayısı kadar etli pide gönderiyor. Bu olayı hemen akabinde yazdım aşçıya hiçbir yaptırım uygulanmadı.
Peki çözüm ne diye soracak olursanız birilerinin egolarını tatmin ve seçmene şirin görünmek için yapılan bu hastanelerin faaliyetleri durdurulmalı ve süratle hava Ambulansı sayısını artırarak hastaları (acilleri )merkeze taşımalıdır. Elektif yani normal vakalara eskisi gibi yine aile hekimlikleri bakmalıdırlar.
Bu Araştırmacılar Neyi Araştırıyor?
Bir diğer önemli konuda Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğinin illerde faaliyete geçtiği dönemde birçok hastane müdürü ve müdür yardımcısı sağlık müdürlüklerine çekilerek sözde ‘araştırmacı’ unvanı ile (neyi araştıracaklarsa) çalıştırılmaya başladılar. Aslında adı çalışma, çalışan falan yok, göreve gelenler (çoğu iş olmadığı için gelmiyor, idare ediliyor) oturup oturup gidiyorlar. Aslında bu onların suçu değil. Olay sistemin getirdiği bir yanlışlık. Kamu Hastaneleri Birliği yasası ve sistemi ortadan kalktığına göre bu arkadaşlarımızın da aktif olarak çalışabilecekleri yerlere gönderilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Adı geçenler de bu durumdan hoşnut değiller ve aktif olarak çalışmak istiyorlar.
YORUMLAR