YAŞAMIM, SPOR VE SİYASET
Yetmiş yıllık yaşamıma dönüp baktığımda, sürecin hep mücadele içersinde geçtiğini görüyorum. Bu süreçte yaşam mücadelesi verirken sosyal aktiviteleri ihmal etmedim. Dolu dolu bir spor yaşamım olmuşken az da olsa siyasetle de uğraştım. Spor olsun, o azda olsa dediğim siyasette de başarılı oldum. Her iki konuda da en iyisini yapabilme adına çalışmalarım oldu. Bu konularda çalışırken hiçbir çıkar düşünmedim, ne siyasetin ne de sporun bana bir getirisi olmadı, tam tersine benden çok şeyler aldı götürdü.
KÖR ÜMİT’İN RÖVEŞATASI
Öncelikle spordan başlamak istiyorum: 20 yıl civarında amatör futbol oynadım. Yenilgiyi hiç kabullenmeyen yapım nedeniyle, müsabakalarda çok yüksek şekilde motive olur, hırs yapardım. Bu da bana her zaman çok pahalıya patlamış olup vücudumda birçok kırık ve yaralanmalar olmuştur. Sporu yıllar önce bırakmama karşın bende hala kalıtsal anıları vardır. 1968 yılında oynadığımız Çağlayan Spor-Çimentospor maçında Kör Ümit’in röveşatasına koyduğum kafa yüzünden çene kemiğimin sol yanındaki sakatlığı yıllar var i geçiremedim. O sakatlık bana Afyon’un gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından Kör Ümit’i her zaman hatırlatır.
ÖNEMLİ İSİMLERLE TANIŞTIM
Aktif futbol yaşamımdan sonra 15 yıl civarında Afyonspor ve Sağlık Spor’da yöneticilik yaptım. Yöneticilik yıllarım bana Türkiye’de çok önemli isimlerle tanışmama vesile oldu. Şampiyonluklar, sevinç ve üzüntüler yaşadım. Afyon Spor’daki yöneticilik yıllarımda çok önemli olaylara tanık oldum ve yine birçok önemli olayı birebir yaşadım. Yöneticilik yıllarımdan unutamadığım iki olay var ki, aklıma geldiğinde sanki o anı tekrar yaşarım. Siz okuyucularımı sıkmak istemem ama anlatmadan da geçemeyeceğim bu unutamadığım iki olayı :
DEPLASMANLARA BİNLERCE TARAFTARIMIZLA GİDİYORDUK
Birkaç arkadaşımla birlikte 1981 yılında Yeni Afyonspor’u kurduk. 1967 yılında kurulan ve 1974 yılında profesyonel liglere veda eden Afyonspor’dan sonra kurduğumuz bu takım Afyon futbol alemine müthiş bir hareketlenme getirdi. Afyon’da oynadığımız maçlarda stat kapıları maçtan 4 saat önce kapatılıyordu. Deplasmanlara ise binlerce taraftarımızla gidiyorduk. Şampiyonluk mücadelemizdeki en büyük rakibimiz ise doğudan bir takım, Adıyaman Spor’du. İlk maç Afyon’da oynandı. Heyecanı çok yüksek olan bu maçı Manisa Bölgesinden milli hakem Sezen Duygulu yönetmişti. Maçı seyretmek üzere İzmir’den davet ettiğim 1967 yılının efsane takımı ve Avrupa’da çeyrek final oynamış Göztepe takımının 5 önemli futbolcusu şeref tribününde idiler.
SEN BU YÖNETİCİLİĞİ BIRAK
Maçın son dakikalarına girdiğimizde 3-2 yenik durumdaydık ve hakem lehimize bir penaltı verdi. Penaltı ile birlikte uzun süren olaylar yaşandı. Bu arada Göztepe’li Özer beni arkadaşlarına göstererek, “Orhan, simsiyah oldu, yüzünün rengi siyah olan ceketinin rengini aldı, korkuyorum bir kalp krizi falan geçirir” diyor ve tribünü terk ederek takımımızın konakladığı Naman Oteline doğru yürüyorlar. Tam stadın dış kapısından çıkarlarken gök gürültüsünü andıran bir sesle irkiliyorlar: Golllll! Afyonspor beraberlik golünü atmış, süre dolduğu için golün santrası yapılamamıştır. Akşam yemekte Göztepe’nin ve Milli Takımın bu efsane futbolcuları, bana, “Sen bu yöneticiliği bırak, maç esnasında kendinden geçiyorsun “ demişlerdi. Aslında kendimi kaybettiğimin ben de farkında idim, buna rağmen yöneticiliğe devam ettim ve sizlerin de ilginizi çekecek trajikomik bir olay daha yaşadım.
Bu olayı okuyunca belki de tebessüm edeceksiniz, güleceksiniz. Ama bu bir gerçek ve yaşanmış bir olay, sanıyorum Afyon sevgisi her şeyin üzerinde olduğu için yaşadım tüm bu olayları.
DÜŞECEK ÜÇ TAKIMDAN BİRİSİ OLARAK GÖSTERİLİYORUZ
Türkiye 2. Ligine terfi ettik. Fakat çok yetersiz bir kadromuz var ve ulusal basında düşecek üç takımdan birisi olarak gösteriliyoruz. İzmir’de Alsancak Stadı’nda bizim gibi tehlike çemberi içinde olan Altınordu ile oynuyoruz. Takımın başında rahmetli ‘Altın kafa’ Burhan Geçer ve Agah Bıyıkoğlu var. Ben ise Genel Kaptanım. Maçın hemen başında bulduğumuz gol ile 1-0 öndeyiz ve son on dakikaya galip girdik. Altınordu gol bulmak için amansız bir şekilde saldırıyor ve derken 70 dakikada oyuna giren Orhan, Altınordu’nun beraberlik sayısını atıyor. Bizim yedek kulübesi yine bizim kale tarafında ve konum olarak kaleye çok yakınız. Maç bitmek üzere ve Altınordu ceza alanımıza şişirdiği toplarla karambol yaratıyor ve galibiyet golünü arıyor. 90 dakika bir karambol ve kale içinde itişip kakışmalar derken hakem maçı bitirdi.
GOLÜ OLMUŞ FARKINDA DEĞİLİM
Altınordu’lu futbolcular saha içersinde sevinçten bir yumak haline geldiler, bizim futbolcular ise yerlere yatıp dövünüyorlar ve sahadan çıkmıyorlar. Rahmetli Burhan’a, “Söyle şunlara, içeri girsinler ne yapalım bir puan da yeter” dedim. Hala, merhum Burhan’ın yüz ifadesi gözlerimin önündedir. Bana acı bir tebessümle, “Kaptan ne bir puanı, üç puan kaybettik, hakem golü verdi, santrayı yaptırmadı” dedi. Kendimi o denli kaptırmış ve kaybetmişim ki yediğimiz golün farkında değilim. Yıllar var ki bu maçı unutamadım.
TEL DOLAPTAN ZENGİNLİK SORUSU ÇIKARMAK
Birkaç gün önce yazmıştım. Siyaseti hiçbir zaman fanatiklik boyutunda yapmadım. Normal siyasi görüşü olan bir vatandaş boyutunda yaptım. Görüşüm ne yönde ise oyumu o yönde kullandım.Tüm seçimlerde oy kullanarak vatandaşlık görevimi yerine getirdim. 12 Eylül 1980 ihtilali öncesi Tüm Sağlık Personeli Derneği (TÜS-DER) Yönetim Kurulu Üyesi idim. Lokalimize sandviçleri koymak üzere bir tel dolap yaptırıverdim. İhtilal sonrası 20 gün sorgulandım. Soru şuydu: “Sen çok mu zenginsin, lokale cebinden tel dolap yaptırdın?”
Oysa dolabı sanayide tanıdığım bir ustaya yaptırmıştım ve para almamıştı. Bu konunun neden bu kadar önemsendiğini ve bu yüzden sorgulandığımı yıllar geçti hala anlamış değilim.
ERDAL İNÖNÜ DÖNEMİNDE CHP’YE ÜYE OLDUM
Merhum Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığı döneminde CHP’ye üye oldum. Aktif siyaset ile böyle tanıştım. Ancak üyesi olduğum partinin hiçbir biriminde görev almadım. Sade bir üye idim. Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığı döneminde CHP barajı aşamayarak Meclis’e giremeyince Sn. Baykal’a bir mektup yazıp, “Sizin yönettiğiniz bir partinin üyesi olmaktan dolayı utanç duyuyorum” diyerek CHP’den istifa ettim. Ancak bir müddet sonra merkez İlçe Başkanı Sn. Naci Kanyılmaz birkaç yönetim kurulu üyesi ile ziyaretime geldi ve Baykal’a gönderdiğim üyelik kartımı geri getirerek, istifamın kabul edilmediğini söyledi/tebliğ etti. Geçtiğimiz yıl CHP’den tekrar istifa ettim, gerekçesini yazmak istemiyorum. Ancak aşağıda yazacaklarım çok önemli.
DEMİRKIRKAN BİR TÜRLÜ İSTEDİĞİ ORTAMI YAKALAYAMADI
Değerli okurlarımız. CHP şu anda Afyon’da karmakarışık bir durumda ve resmen bir kaos yaşamaktadır. Parti bazı yanlış uygulamalar nedeniyle bana göre 4-5 parçaya bölünmüştür. Olayı öncelikle İl Başkanlığı bazında ele alırsak, Dr. Kemal Demirkırkan her türlü mesleki kariyer zedelenmesini göze alarak elini değil bedenini taşın altına sokup il başkanı olmuştur. Partiyi derleyip toparlayıp geleceğe güvenle yürümek isteyen Dr. Demirkırkan bir türlü istediği ortamı yakalayamadı. Yakalayamazdı da! Çünkü çok garip bir şekilde CHP milletvekili Sn. Burcu Köksal mesaisinin büyük bölümünü Ankara yerine Afyon’da geçirmekte ve “Ben Ankara’nın değil Afyon’un milletvekiliyim” demektedir.
CHP’DEN VALİ’YE AYNI GÜN İKİ AYRI ZİYARET
CHP Afyon’da adeta 2 başlı bir parti konumuna düşmüş veya düşürülmüştür. Bir örnek vermek gerekirse; Sayın Vali yeni gelmiş, “Hoş geldin” ziyaretlerini kabul etmektedir. İl Başkanı Kemal Demirkırkan, Vali’lik Özel Kalemden ertesi gün için randevu talep eder. Özel kalem, ertesi gün için saat : 14.50 ye randevu verir, fakat “Kemal Bey, Burcu Hanım da yarın saat 10.30’a Vali Bey’i ziyaret için randevu aldı bilginiz olsun” derler. Bunun üzerine Kemal Demirkırkan Kadınlar Kolu Başkanı Hafize Özmen’i arayarak durumu anlatır ve “Vali Bey’i hep birlikte ziyaret edelim” der. Ancak birkaç saat sonra Sn. Vekilden gele cevap şudur: “Herkes kendi ziyaretini yapsın!” Ve ne olur biliyor musunuz? Aynı partinin mensupları Sayın Vali’yi aynı gün ayrı ayrı ziyaret ederek “Hoş geldiniz” derler.
DEMİRKIRKAN CHP’NİN MİLLETVEKİLİ ADAYIDIR
Bu davranış parti için son derece zedeleyici ve aşağılayıcı bir durumdur. Bu yazdığım olay İl Başkanı ile vekil arasında yaşanan ve hoş olmayan olaylardan sadece birisidir. Aslında her iki tarafın siyasi çalışmaları tamamen önümüzdeki seçimlere endekslidir. Dr. Demirkırkan her ne kadar açık açık deklare etmiyorsa da önümüzdeki seçimlerde milletvekili adayıdır. O açıklamaktan imtina ediyorsa ben açıklıyorum: İl Başkanı Kemal Demirkırkan önümüzdeki genel seçimlerde CHP’nin milletvekili adayıdır. Sayın Köksal da adaydır ve onun adaylığı da normaldir. Her seçimde olduğu gibi CHP’de yine ön seçim yapılacak ve sıralama şekillenecektir. Bunları bugünden konuşmak belki erken gibi görünebilir, ancak erken değildir sevgili okurlarımız. Ayın 16’sı itibariyle CHP’de seçim takvimi başlamıştır. Delege seçimleri yapılıyor. Şimdiden tartışmaları münakaşaları bile başladı. Bu münakaşalar esnasında yaşanan bir olay var ki beni gerçekten etkiledi. Delege seçimleri için il başkanı ve merkez ilçe başkanı partidedirler. İl Başkanı Kemal Demirkırkan Merkez İlçe Başkanı Onur Seçme’ye siyasetten kopmamasını söyler. Ancak Merkez İlçe Başkanı önümüzdeki dönem İl Başkanlığı için adı geçen adayları ve siyasi davranışlarını “sevmiyorum” diyerek Kemal Demirkırkan’ın yüzüne söyler. Bana göre bu davranış ve duruş tekrar aday olmayı düşünmeyen Sn. Onur Seçme’ye yakışmıştır. Keşke partinin tüm idare edenleri ve partiyi temsil edenleri aynı duruşu sergileyebilseler. Ama sanmıyorum Sn. Onur Seçme gibi bir duruş sergileyebileceklerini. Acı ama gerçek olan bir şey var çok şey CHP’de kapalı kapılar ardında şekilleniyor.
MERKEZ İLÇE ADAYI 4’E ÇIKAR MI?
Gelelim merkez ilçe adaylarına; şimdilik net olarak görünen 3 aday var. Sn.Vedat Sever, Sn. Hafize Özmen, Sn. Av. Umut Kılıç. Ancak son günlerde ortalıkta 4’ncü bir adayın adı geçiyor ve onunda aday olmasına kesin gözü ile bakılıyor. Yani son adayda adaylığını açıklarsa sayı 4’e çıkıyor. Parti içi demokrasisi açısından mükemmel bir görüntü gibi görünüyor. Ancak işin özüne baktığınızda bu girişim partiyi 4’e bölen bir yaklaşım değil midir? Üstelik bu adayların destekçileri de vardır. Kimdir bunlar? Vedat beyi İl Başkanı Kemal Demirkırkan ile partinin ağır toplarından eski il başkanı Sn. Av. Ramazan Akgöz, Hafize Özmen’i vekil Burcu Köksal, Av. Umut Kılıç’ı ise Eski Milletvekilimiz Halil Ünlütepe’nin desteklediği söylenmektedir. Son aday için ise henüz netleşmediği için yorum yapılmamaktadır.
DELEGE SEÇİMLERİNDEKİ TARİH İNATLAŞMASI
Değerli okurlarımız; özetlemek gerekirse, Afyon CHP’de cadı kazanı kaynıyor. Sn. Vekilin her şeye müdahil olması partideki iç barışı çökertmiş görünüyor. Bir örnek vermek gerekirse; CHP’de delege seçimleri 16.09.2017 Cumartesi günü başladı. Merkez İlçe Başkanı Onur Seçme seçimleri 1 hafta ötelemek yani ertelemeyi düşünmektedir. Bu arada Vekil merkez ilçeyi arayarak “Seçimleri 1 hafta erteleyin” der. Bunu bir emir gibi algılayan Merkez ilçe Başkanı Sn. Onur Seçme ve yönetimi topluca oy birliği ile karar alarak seçimleri ertelemeyip 16 Eylül’de başlatırlar. Tatilde olan ve Afyon’a dönen eski merkez ilçe adaylarından Mustafa Karanfil kendi mahallesinin seçimleri bir gün önce yapılıp liste dışında kalınca partiye gelerek seçimlerin neden 1 hafta ertelenmediğini sorar. Oysa Sn. Vekil telefon etmese merkez ilçe 1 haftalık ertelemeyi gerçekleştirecekti. Burada da vekilin karışması bir takım hoş olmayan olayların yaşanmasına neden oldu. Oysa Mustafa Karanfil’de yıllardır bu partiye bir nefer gibi hizmet vermiş partilidir.
ÇOK ADAY DEMOKRATİKTİR, ANCAK…
Geriye dönüp bakarsak eğer CHP Afyon teşkilatı kaoslar, karmaşalar içindedir. İl Başkanı vekilin gölgesinde görevini yapamamaktadır. Bana göre burada yapılan bir yanlış vardır, mevcut vekilliği önümüzdeki seçimlerde birkaç kişi almak istemektedir. Haklı olarak mevcut vekilde bu ünvanı kaybetmek istememektedir. Yapılan yanlış ne diye sorarsanız ben parlamentonun artan 50 kişilik sayısının da göz önüne alınarak ikinci bir vekil çıkarmanın yolları aranmalıdır diyorum. Geçmişte CHP ilimizden 2 vekil çıkarmıştır, tekrar neden ikinci bir vekil çıkarılmasın? Biraz acı olacak ama bu kargaşa içersinde mevcut vekillikte elden gidebilir. Üstelik bir merkez ilçe için 4 adayın olması her ne kadar demokratik bir yaklaşım gibi görünse de partiye güç kaybettirmekte, gruplar oluşmaktadır. Bu ortamın düzeltilmesi ve tek adayla seçime gidilmesi zorunluluğu vardır diyorum. Yoksa parti bu şekilde Afyon’da kan kaybediyor. Her ne kadar yanlı yapıyorlar diye olay geçiştirilmeye çalışılıyorsa da araştırmacıların “CHP’nin ülke çapındaki oyu yüzde 9’a düştü” söylemlerini ciddiye almak gerek.Yoksa sonuç hüsran olur. Hele bu parti içi çatışmalar rafa kaldırılmaz ise tehlike kapıda demektir.
Değerli okurlarımız. Bu yazımı da öncekiler gibi CHP Genel Merkezine göndereceğim. Beğenirler, beğenmezler, kulak verirler vermezler orası onların bileceği bir şey. Ancak gerçek olan bir şey var: Afyon CHP her geçen gün kan kaybediyor.
YORUMLAR