ZAMAN SU GİBİ AKIYOR..
Zaman üzerine söylenmiş birçok söz vardır. Ben bunlardan “göz açıp kapayıncaya kadar” söylemini çok beğenirim. Aslında bu cümle yaşam süresinin tarifinde de kullanılan bir deyimdir. Çok ileri yaştaki birisine bu yaşa gelinceye kadarki süreyi tarif eder misiniz diye sorduklarında aldıkları cevap “Geriye dönüp baktığımda yaşadığım süreç göz açıp kapanıncaya kadar olan süre ile eşdeğerdir” olmuştur..
1992 yılı sonları idi.. Akşam eve geldiğimde bazı değişiklik ve hareketlenmeler dikkatimi çekti. Daha “Hayırdır? Bu hazırlıklar neyin nesi” demeye kalmadan, eşim, “Akşama misafirlerimiz var; kıza dünür gelecekler” deyiverdi. Küçük bir şaşkınlık yaşadım ve “Kızımız daha ufak o çocuk” sözcükleri ağzımdan çıktı. Hanım ise “Şöyle dön bir bak bakalım, nasıl çocuk” dedi.. Hakikaten kızımız boyumuzla bir olmuştu..
ÖNCEKİ AKŞAM TORUNUMUZA KIZ İSTEDİK
Aslında anne ve babalar ilerlemiş yaştaki evlatlarına bile “çocuk” gözüyle bakarlar. Bunun temelinde yatan evlatlarına olan sevgidir. Neyse konuyu dağıtmayalım, nasip oldu ve kızımızı verdik ve bugün 24 yaşında torunumuz var.
Artık roller değişti ve önceki akşam torunumuza kız istemeye gittik. Eşim ve ben 70 yaşı devirdik. Geriye dönüp baktığımızda zamanın “su gibi aktığını” fark ettik. Zaman ne de çabuk geçmişti! Her şey daha dün gibi! Yıllar önce bizim yaşadığımız heyecanı şimdi müstakbel gelinimiz ve torunum yaşıyorlardı. Her ikisinin de gözleri ışıl ışıl geleceğe büyük umutlarla ve güvenle bakıyorlardı. Bunu dolu dolu hissettim.
Torunuma ve nişanlısına sağlık ve mutluluk dolu bir yaşam diliyorum.
YEMESENİZ OLMAZ MI ?
Kendimi bildim bileli kabuklu kuru yemişe karşıyımdır.. Çevreye verdiği kirlilikten dolayı. Yoksa adam gibi yenilen ve kabukları orta yere atılmayan kabuklu yemişe neden karşı olayım? Ancak özellikle parklarda, dolmuş duraklarında, stadyumlarda her taraf kuru yemiş kabuğu ile kirletilmiş durumda. Kuru yemişi tüketenler kabuklarını o kadar rahat bir şekilde yere atıyorlar ki anlamak mümkün değil. Defalarca rastladım, kuru yemiş kabuklarını temizleyen Belediye temizlik görevlilerinin B..k yiyin dediklerine! Hani haksız da değiller yani.. Bu sorumsuzluk tek bir şekilde düzeltilir diye düşünüyorum; kabuklu yemiş satanlar kuru yemişi müşterisine verirken yanında kabuklarını yere değil içine atabilecekleri poşet, kese kağıdı vs. gibi bir temizlik aparatı da vermeliler ve bu zorunlu hale getirilmelidir diyorum. Yoksa bu pisliğin önüne geçilmez..
NEYİN FARKI ?
On-on beş gün önceydi sanırım. Köşemden özel hastane sahiplerine, yöneticilerine bir soru yöneltip; “Hastalardan ‘fark’ adı altında bir ücret alıyorsunuz, bunu neye istinaden, hangi yasaya göre alıyorsunuz, açıklayın, kamuoyu da bilgilendirilsin” demiştim. Ancak duvardan ses geldi, özel hastane yetkililerinden ses çıkmadı. “Fark” almaya devam ettiler. Çünkü işlerine öyle geliyor..
Değerli okurlarımız; özel hastaneler kalp ile ilgili rahatsızlıklarda tek kuruş para almayacaklar. Bu yasa gereği böyle. Gelin görün ki uygulama hiç de böyle değil. Özel hastaneler hastalardan “fark” adı altında bir ücreti söke söke alıyorlar ve de makbuz vermiyorlar. On gün kadar önce üst üste Ankara’da iki kalp ameliyatı geçiren abimi özel bir hastaneye götürmek zorunda kaldık. Abime sadece 10 dakika oksijen verdiler ve fark adı altında yine ücret aldılar. Ne farkı diye sorduğumuzda “biz SGK ile yarı anlaşmalıyız” dediler. Bu deyimden hiçbir şey anlamadık. Makbuz istedik önce vermek istemediler, tepki gösterince vermek zorunda kaldılar..
Bu “fark “ olayına kim nasıl çözüm getirecek doğrusu bende merak ediyorum. Özellikle kalp ameliyatları ile ilgili alınan paraların neye göre alındığının topluma yansıtılması gerekir diye düşünüyorum. Biliyorum yine cevap vermeyecekler. Çünkü tahsilat için haklı nedenleri yok bu paraları alanların.
.
YORUMLAR