Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, KKTC'ye deniz altından boru hattı döşenerek KKTC'ye götürülen Anamur suyunun Kıbrıs Rum Kesimi'ne ve isterse İsrail'e de verilebileceğini söylemiş.
Bakla ağızdan çıktı.
Daha suyu KKTC’deki Türkler kullanmadan Rum kesimi ve İsrail’e su verilmesi ortaya çıktı.
Kendi ağzı ile yapılan itirafa da bakmak lazım.
Türkeş, ailesinin Kıbrıs kökenli olduğunu ve Kıbrıslı bir akrabasının KKTC'ye götürülen su için "Sanki bize getirdiniz. İsrail'e vereceksiniz de onun için" ifadelerini kullandığını söylemiş.
Türkeş de “Şimdi oradan inşallah sonra Kıbrıs Rum tarafına da veririz. İsrail'in de ihtiyacı var, oraya da veririz; verilmeli de. Ama öncelik sana geldi ve sen bundan istifade edeceksin. Bundan da mutlu olmayı bilmen lazım" demiş.
Bence iktidar olarak ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın. Devir sizin devriniz.
Nasıl olsa bu millet dediğinizi ve yaptığınızı bir gün sonra unutuyor.
Yarın KKTC’ye değil de tamamen Rumlara ve İsrail’e verirsiniz suyu oradaki Türkler de susuz kalırlar ama yine de sizin yaptıklarınız unutulur.
Onun için takmayın kafanızı çıkarın ağzınızdaki baklayı…
Ama İsrail bu suyun kaynağını biz korumamız gerekir diye gelir Türkiye’nin göbeğine de bir devlet kurarsa da hazırlıklı olun.
Kulağınızın bir köşesinde bulunsun…
***
Sıra Üniversitelere mi geldi
Son yıllarda ülkemizde yaşanan ve kaygı verici olaylar hat safhaya ulaştı.
Kutuplaştırılmadık yanımız kalmadı.
Sokaktaki vatandaştan en üst düzey yöneticilere kadar kutuplaştık.
Bazı kurumlarımız bilerek yok edildi, susturuldu, bastırıldı…
Ne derseniz deyin.
Askeriye sesini çıkaramaz oldu. Sesini kestiler.
Yargı dersen birilerinin ağzına bakar duruma geldi.
STK’lar yine aynı konumda. Herkesin ayrı bir STK’sı konumuna koydular.
Birinin varsa diğerinin de olmak zorundaydı çünkü…
Türkiye adım adım kurumlarını kaybeder duruma düştü.
Şimdi sıra Üniversitelere geldi.
Birileri doğu ve güneydoğuda yaşanan olayları bahane ederek bildiri yayınladı.
Birileri bu akademisyenleri (!) hedef gösterdi.
Birileri harekete geçti ve soruşturma üstüne soruşturma açıldı.
Şimdi de yeni akademisyenler ortaya çıktı ve o akademisyenlere yapılanların haksızlık olduğunu söyledi.
Kısacası sıra Üniversitelere geldi…
***
Tatlı dillim güler yüzlüm
Allah Rahmet eylesin Neşat Ertaş’ın “Neredesin sen” türküsünü bilmeyen hatta söylemeyenimiz yoktur.
Şu Garip Halimden Bilen İşveli Nazlım
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Tatlı Dillim Güler Yüzlüm Ey Caylan Gözlüm
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen…
Son yıllarda özellikle siyasilerde baş gösteren ve çoğu insanın ağzına bile almaya utandığı kelimeler, havalarda uçuşuyor.
Birileri nasıl konuşursa diğeri aynı üslupta hatta daha ağza alınmayacak kelimelerle cevap veriyor.
Birileri hakaret etti diye soruşturmalar, davalar açıyor.
Diğeri bunları üstlerine şikayet ediyor.
Son olarak CHP lideri Kılıçdaroğlu’na açılan hakaret davası gibi.
Geçmiş siyasilerden böyle kelimeler duyduğumu hatırlamıyorum.
Onlar konuşmaz mıydı?
Alasını söylerlerdi ama kimseye hareket etmezlerdi.
Eee.. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırsa, acı dil de insanı çileden çıkarır…
***
Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de. MEVLANA
***
Esir bitler
Bir gün adamın biri aynaya bakmış görmüş ki başında bitler uçuşuyor. Çok üzülmüş, ne yapmışsa bir türlü bu bitlerden kurtulamamış. Bir gün uyurken uyandığında burnunda bir bit görmüş sormuş:
-Ya bit ben sizden nasıl kurtulabilirim?
-Minibüse bin. Birinin omzuna yaslanıp uyu. Biz karşı kafaya geçeceğiz… der.
Adam çok sevinir hemen otobüse biner birinin omzunda uyur, sonra eve gider mutluluk içinde. Artık başımda bit yok der ve aynaya bakar. Bir bakar ki daha fazla bit var. Sorar:
-Ya bit, ben adamın birinin omzunda uyudum, ama daha fazla oldunuz neden gitmediniz karşı kafaya?
-Gittik karşı kafada bit savaşı vardı. Kırkını öldürdük, otuz tane de esir aldık geldik…
YORUMLAR